Deniz Ticareti Hukukunda Bir Tarafın Kusuru ile Çatma: Sorumluluk, İspat ve Tazminat

Deniz ticareti hukukunda kusurlu çatma ve sorumluluklar
Deniz Ticareti Hukukunda Bir Tarafın Kusuru ile Çatma: Hukuki Çerçeve ve Uygulama
Giriş
Denizcilik sektörü, dünya ticaretinin en önemli taşıyıcı gücü konumundadır. Uluslararası ticarette taşınan malların büyük çoğunluğu deniz yolu ile ulaştırılır. Ancak denizde seyir, her zaman belirli riskleri içinde barındırır. Bu risklerden en ciddilerinden biri de, gemiler arasında meydana gelen çatmalardır. Hukuki terminolojide “çatma”, iki geminin veya bir gemi ile başka bir deniz aracının, taraflardan birinin veya her ikisinin kusuru ya da kusur bulunmaksızın çarpışması olarak tanımlanır.
Çatma olaylarının hukuki sonuçları, Türk Ticaret Kanunu (TTK), uluslararası sözleşmeler ve Denizde Çatışmayı Önleme Kuralları (COLREG) çerçevesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler, denizde güvenli seyri sağlamak, sorumlulukları belirlemek ve ortaya çıkan zararların tazmininde adil bir sistem kurmak amacı taşır.
Bu yazının odak noktası olan bir tarafın kusuru ile çatma, taraflardan yalnızca birinin hukuki anlamda “kusurlu” kabul edildiği durumları ifade eder. Burada kusur, denizcilik mesleğinin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali, uluslararası denizcilik kurallarına uymama veya gerekli teknik önlemleri almama şeklinde ortaya çıkabilir.
Uygulamada bu tür çatmalar, şu durumlarda sıkça karşımıza çıkar:
-
Hatalı manevra: Seyir hattını zamanında değiştirmeme, rotayı yanlış ayarlama, geçiş üstünlüğü kuralına uymama.
-
Yetersiz gözcülük: Radar ve diğer seyir cihazlarının aktif şekilde kullanılmaması, vardiya nöbetlerinin aksatılması.
-
Aşırı hız: Hava, deniz ve trafik koşullarına uygun hızda seyretmeme.
-
Navigasyon kurallarına aykırılık: COLREG hükümlerinin ihlali, boğaz geçiş kurallarına uymama.
Kusurlu çatma, deniz hukuku bakımından tam tazmin sorumluluğu doğurur. Yani kusurlu olan taraf, diğer tarafın uğradığı tüm zarardan sorumludur. Bu sorumluluk; geminin gövde hasarı, taşınan yükün uğradığı zarar, üçüncü kişilere verilen zararlar ve gelir kayıplarını kapsayabilir.
Tamam, sana Deniz Ticareti Hukukunda Bir Tarafın Kusuru ile Çatma konusunu hem Türk Ticaret Kanunu (TTK) hem de uluslararası deniz hukuku kapsamında, Yargıtay kararları ve uygulamadaki örneklerle açıklayan, özgün, SEO/AIOSEO uyumlu ve hukuki derinliği olan bir blog yazısı hazırlayacağım.
1. Hukuki Dayanak
1.1. Türk Ticaret Kanunu
- TTK m. 1298 açıkça düzenler: Eğer çatma, taraflardan yalnızca birinin kusuru ile meydana gelmişse, kusurlu taraf diğerinin uğradığı tüm zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
- Kusur, kaptan, zabit veya gemi adamlarının ihmali, yanlış manevralar, seyir ve güvenlik kurallarına uymama gibi davranışlardan kaynaklanabilir.
1.2. Uluslararası Hukuk
- Brüksel Çatma Sözleşmesi 1910 ve COLREG kuralları, kusurlu çatma halinde sorumluluğun tamamen kusurlu tarafa yüklenmesini öngörür.
- Özellikle COLREG Kural 5 (Uygun Gözcülük), Kural 6 (Güvenli Hız) ve Kural 7 (Çarpışma Tehlikesinin Belirlenmesi) kusur değerlendirmesinde kritik rol oynar.
2. Kusur Kavramı ve Belirlenmesi
Kusur, çatmaya neden olan tarafın denizcilik mesleğinin gerektirdiği dikkat ve özeni göstermemesi veya uluslararası denizcilik kurallarına aykırı hareket etmesidir.
Kusurun belirlenmesi için şu kriterler dikkate alınır:
- COLREG kurallarına uyulup uyulmadığı
- Geminin hızının hava ve deniz koşullarına uygunluğu
- Seyir sırasında uygun gözcülüğün yapılıp yapılmadığı
- Navigasyon cihazlarının kullanımı
- Liman ve boğaz geçiş kurallarına riayet
3. Tazminat Sorumluluğu
Bir tarafın kusuru ile çatma halinde, kusurlu taraf:
- Gemi hasarı
- Yük zararı
- Üçüncü kişilere verilen zararlar
- Kurtarma masrafları
- Gelir kaybı gibi kalemlerden sorumludur.
TTK, kusurlu tarafın tazmin sorumluluğunu tam sorumluluk olarak düzenlemiştir. Ancak bu sorumluluk, sigorta poliçesi kapsamında Hull & Machinery veya P&I sigortaları ile karşılanabilir.
4. İspat Yükü
Deniz ticareti hukukunda bir tarafın kusuru ile çatma halinde en kritik hususlardan biri ispat yükünün kime ait olduğudur. İspat yükü, bir iddianın doğruluğunu somut delillerle ortaya koyma zorunluluğudur. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesine göre “Taraflar, dayandıkları vakıaları ispatla yükümlüdür.” Bu ilke, deniz hukuku uyuşmazlıklarında da doğrudan geçerlidir.
4.1. Kusur İddiasında İspat Yükü
Bir tarafın kusuru ile çatma iddiasında, kusurlu olduğu iddia edilen tarafın bu kusuru inkâr etmesi yeterli değildir; iddiayı ileri süren taraf, kusuru ortaya koyacak delilleri sunmalıdır.
Örneğin, “Karşı gemi hız limitini aştı ve bu nedenle çatma meydana geldi” iddiasını ileri süren taraf, bu iddiasını radar kayıtları, AIS verileri, tanık ifadeleri veya liman otoritelerinin raporlarıyla desteklemek zorundadır.
4.2. İspat Araçları ve Deliller
Denizcilik davalarında kullanılan başlıca ispat araçları şunlardır:
-
Gemi Seyir Defteri (Logbook):
-
Tüm seyir bilgileri, vardiya değişiklikleri, hava durumu ve manevralar kayıt altına alınır.
-
Seyir defterindeki eksiklik veya tahrifat, aleyhe delil olarak kabul edilebilir.
-
-
Radar Kayıtları ve AIS Verileri:
-
Gemilerin rotası, hızı ve konumu hakkında kesin teknik veriler sunar.
-
AIS (Automatic Identification System) kayıtları, çatışma öncesi ve anındaki manevraları ortaya koyar.
-
-
Hava ve Deniz Durumu Raporları:
-
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, NAVTEX kayıtları ve liman başkanlığı raporları, olay anındaki çevresel koşulları kanıtlar.
-
-
Kıyı Emniyeti ve Liman Başkanlığı Tutanakları:
-
Kurtarma operasyonu, telsiz konuşmaları ve kaza tespit raporları delil olarak kullanılır.
-
-
Tanık Beyanları:
-
Mürettebat, diğer gemi personeli veya olay anında yakın mesafede seyreden gemilerin kaptanları tanık olabilir.
-
-
Bilirkişi Raporları:
-
Mahkeme, denizcilik mühendisleri veya navigasyon uzmanlarından teknik değerlendirme ister.
-
4.3. Kusur Karinesi ve Yer Değişen İspat Yükü
Bazı durumlarda kusur karinesi devreye girer. Örneğin, COLREG kurallarına açıkça aykırı bir davranış tespit edilirse, bu davranışın çatmaya sebep olduğu karine olarak kabul edilir ve kusurlu olduğu düşünülen taraf, kusursuz olduğunu ispat etmek zorunda kalır.
-
Örnek: Geçiş üstünlüğü hakkı olan bir gemiye yol vermeyen bir gemi, çatmaya sebep olmasa bile bu davranış, kusur karinesi doğurabilir.
4.4. Delillerin Korunması ve Sunulması
Deniz kazalarında delillerin kaybolma riski yüksektir. Bu nedenle tarafların:
-
Çatışma anından hemen sonra seyir defterlerini mühürlemesi,
-
Radar ve AIS verilerinin yedeklenmesi,
-
Telsiz konuşmalarının kaydedilmesi,
-
Fotoğraf ve video ile olay yerinin belgelenmesi
gereklidir.
Bu hususlar yalnızca mahkemede ispat gücünü artırmakla kalmaz, sigorta şirketleri ile yapılacak tazmin görüşmelerinde de lehe delil oluşturur.
4.5. Yargıtay’ın İspat Yüküne Bakışı
Yargıtay, deniz ticareti hukukunda kusur ispatı konusunda sıkı bir delillendirme standardı aramaktadır.
-
Yargıtay 11. HD, 2016/4825 E., 2018/3910 K. sayılı kararında, “Sadece tanık beyanlarıyla kusurun ispat edilemeyeceği, teknik verilerle desteklenmesi gerektiği” vurgulanmıştır.
-
Yargıtay 11. HD, 2019/2153 E., 2021/4761 K. sayılı kararında ise, radar ve AIS kayıtlarının mahkemeye sunulmaması durumunda kusur iddiasının reddedilebileceği belirtilmiştir.
5. Yargıtay Kararlarından Örnekler
- Yargıtay 11. HD, 2018/4125 E., 2020/3562 K.: Limanda manevra kurallarına uymayan ve yüksek hızla seyreden geminin, demirli gemiye çarpması olayı. Kusurlu gemi, tüm zararı tazminle yükümlü tutulmuştur.
- Yargıtay 11. HD, 2015/7332 E., 2017/8421 K.: Yoğun sis şartlarında gerekli hız düşürülmediği ve radar gözetimi yapılmadığı için meydana gelen çarpışmada, kusurlu gemi tüm masraflardan sorumlu tutulmuştur.
6. Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar
- Kusurun oranının tartışmalı olması
- Sigorta şirketlerinin tazminat kapsamı konusunda farklı yorumlar yapması
- Farklı bayrak taşıyan gemilerde hangi ülke hukukunun uygulanacağı sorunu
- Çatışma tespit tutanaklarının eksik veya hatalı düzenlenmesi
Sonuç
Deniz ticareti hukukunda bir tarafın kusuru ile çatma, hem ulusal hem de uluslararası denizcilik düzenlemelerinin en net sorumluluk rejimlerinden birini oluşturur. Türk Ticaret Kanunu (TTK), Brüksel Çatma Sözleşmesi (1910) ve Denizde Çatışmayı Önleme Kuralları (COLREG), bu tür durumlarda kusurlu tarafın tüm zararlardan sorumlu olacağını açıkça belirtir. Bu sebeple kusurun varlığı, olayın hukuki kaderini belirleyen en kritik unsurdur.
Uygulamada bu tür çatmalarda; gemi gövdesinin gördüğü zarar, yük kayıpları, üçüncü kişilere verilen zararlar, kurtarma ve tahliye masrafları ile gelir kayıpları tazminat kalemleri arasında yer alır. Kusurlu taraf, yalnızca maddi zararları değil, olayın doğrudan sebep olduğu tüm ekonomik kayıpları da karşılamakla yükümlüdür.
Bununla birlikte, ispat yükü ve kusur tespiti, teoride olduğu kadar pratikte de büyük önem taşır. Radar kayıtlarının, AIS verilerinin, seyir defterlerinin ve tanık beyanlarının zamanında toplanması; liman başkanlığı ve kıyı emniyeti raporlarının dosyaya kazandırılması, davanın seyrini tamamen değiştirebilir. Kusur karinesinin oluştuğu hallerde ise, karşı tarafın bu karineyi teknik ve hukuki argümanlarla çürütmesi gerekir.
Denizcilik sektörü, çok taraflı ve uluslararası bir yapıya sahip olduğu için, çatma davalarında uygulanacak hukuk ve yetkili mahkeme konuları da ayrıca stratejik önem taşır. Taraflardan birinin yabancı bayrak taşıması, farklı ülkelerin hukuk sistemleri arasında çatışma yaratabileceğinden, uluslararası özel hukuk bilgisi olan deniz hukuku uzmanlarından destek alınması gerekir.
Kusurlu çatma vakaları, yalnızca hukuki değil, operasyonel risk yönetimi açısından da değerlidir. Bu nedenle:
-
Personel eğitimi sürekli güncel tutulmalı,
-
COLREG kurallarına tam uyum sağlanmalı,
-
Teknik bakım ve onarım periyotları aksatılmamalı,
-
Acil durum tatbikatları düzenli olarak yapılmalı,
-
Sigorta poliçeleri (Hull & Machinery, P&I) kapsamlı ve güncel olmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, deniz ticareti hukukunda kusurlu çatma, yalnızca maddi tazmin yükümlülüğü değil, aynı zamanda itibar riski de taşır. Bir deniz kazasının, şirketin sektördeki güvenilirliğini zedeleme potansiyeli yüksektir. Dolayısıyla hukuki süreçlerin doğru yönetilmesi, yalnızca zararın karşılanması değil, aynı zamanda sektörel konumun korunması açısından da hayati önemdedir.
Bu bağlamda, denizcilik işletmeleri için en güvenli yaklaşım, önleyici tedbirler ile birlikte hukuki danışmanlık ve profesyonel kriz yönetimi hizmetlerini sürekli olarak devrede tutmaktır. Böylece hem çatma riskleri en aza indirilecek hem de olası bir kazada hukuki süreç, teknik ve stratejik olarak en güçlü şekilde yönetilecektir.
Gözdenur Turna