Single Blog Title

This is a single blog caption

Denetimli Serbestlik Altındayken Suç İşlenmesi ve Açık Cezaevine Geçiş Konusunda Takdir Hakkı

Denetimli serbestlik, modern infaz hukukunun topluma kazandırma ve suç işleyen kişiyi yeniden sosyalleştirme amacını taşıyan en önemli kurumlarından biridir. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 105/A maddesinde düzenlenen denetimli serbestlik uygulaması, hükümlünün cezasının belirli bir kısmını ceza infaz kurumu dışında, toplum içerisinde ve belirli yükümlülükler altında geçirmesine imkân tanır. Bu mekanizma, bir yandan cezanın caydırıcı ve rehabilite edici yönünü korurken, diğer yandan da hükümlünün aile bağlarını ve sosyal hayatını devam ettirmesine imkân sağlayarak toplumsal faydayı artırır.

Ancak denetimli serbestlik uygulaması devam ederken yeni bir suçun işlenmesi, hem infaz rejimi açısından hem de hükümlünün gelecekteki hakları bakımından önemli hukuki sonuçlar doğurur. Özellikle bu durum, denetimli serbestliğin kaldırılması, açık cezaevine geçiş hakkının kaybedilmesi ve infaz hâkiminin sahip olduğu takdir yetkisinin sınırlarının tartışılmasına yol açar. İşte bu makalede, denetimli serbestlik altındayken suç işlenmesi hâlinde ortaya çıkan hukuki sonuçlar, infaz hâkiminin takdir yetkisi, açık cezaevine geçişin şartları ve Yargıtay içtihatlarının bu konuda getirdiği yönlendirmeler detaylı biçimde incelenecektir.

Denetimli Serbestlik Rejiminin Temel Özellikleri

Denetimli serbestlik, cezanın infazı sürecinde hükümlüye tanınan bir imkândır. Bu imkân, hiçbir şekilde hükümlünün cezasını ortadan kaldırmaz; yalnızca cezanın infaz biçimini değiştirir. Hükümlü, infaz hâkimi veya denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından belirlenen yükümlülüklere tabidir. Bunlar arasında karakola imza atma, eğitim ve rehabilitasyon programlarına katılma, kamuya yararlı işlerde çalışma, elektronik kelepçe ile gözetim altında tutulma gibi tedbirler bulunabilir.

Bu yükümlülükler yerine getirildiği sürece hükümlü, cezasını toplum içerisinde infaz eder. Ancak yükümlülüklerin ihlali veya yeni bir suç işlenmesi hâlinde, denetimli serbestlik kaldırılarak hükümlünün yeniden ceza infaz kurumuna gönderilmesi gündeme gelir. Burada kritik nokta, infaz hâkiminin olayın niteliğini değerlendirirken kullanacağı takdir yetkisidir.

Denetimli Serbestlik Altında Yeni Suç İşlenmesi

Denetimli serbestlik devam ederken yeni bir suç işlenmesi, infaz rejimi bakımından ağır sonuçlar doğurur. Kanun koyucu, hükümlünün toplum içerisinde özgürlüğünü kötüye kullanması hâlinde, toplum güvenliğini önceleyerek daha katı bir yaklaşımı benimsemiştir. Bu durumda denetimli serbestlik tedbiri kaldırılarak hükümlünün kalan cezasını cezaevinde infaz etmesi esası kabul edilir.

Yeni suçun işlenmesi, infaz hukukunda otomatik bir kaldırma sebebi gibi görünse de aslında infaz hâkiminin takdir yetkisi önem arz eder. Çünkü her somut olayın kendine özgü koşulları vardır. Örneğin taksirli bir suçun işlenmesiyle kasten işlenen bir suçun infaz hukuku açısından sonuçları aynı tutulmamalıdır. Yargıtay da birçok kararında bu ayrımı vurgulamış, özellikle kasıtlı suçlarda denetimli serbestliğin kaldırılmasının daha isabetli olacağını, taksirli suçlarda ise infaz hâkiminin daha esnek davranabileceğini belirtmiştir.

Açık Cezaevine Geçiş Hakkı ve İyi Hâl Değerlendirmesi

Açık cezaevi, infaz sisteminde hükümlülere tanınan bir diğer imkândır. Açık cezaevine ayrılabilmek için en önemli şart, hükümlünün iyi hâlli olduğunun tespit edilmesidir. İyi hâl, yalnızca cezaevinde disiplin cezası almamakla sınırlı değildir; aynı zamanda hükümlünün topluma uyum sağlama potansiyelini, suç işleme eğiliminin azalmasını ve cezanın amaçlarına ulaşmasını da içerir.

Ancak denetimli serbestlik altındayken suç işleyen bir hükümlünün, açığa ayrılma hakkını otomatik olarak kaybettiği kabul edilmektedir. Çünkü burada hem denetimli serbestlik ihlal edilmiş hem de yeni bir suç işlenmiştir. Bu durum, hükümlünün toplum içinde özgürlüğü kötüye kullandığını ve yeniden suç işleme riskinin yüksek olduğunu gösterir. Dolayısıyla infaz hâkiminin takdir yetkisi çerçevesinde, açığa ayrılma talebi reddedilebilir.

İnfaz Hâkiminin Takdir Yetkisi

İnfaz hâkimliği, Türk infaz sisteminde oldukça önemli bir yere sahiptir. Hâkim, denetimli serbestlik ve açık cezaevine geçiş gibi süreçlerde takdir yetkisini kullanırken ölçülülük, hakkaniyet ve eşitlik ilkelerine bağlı kalmak zorundadır. Keyfî karar verilmesi, Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine ve 36. maddesindeki adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil eder.

Bu bağlamda infaz hâkiminin takdir yetkisi sınırsız değildir. Her kararın gerekçeli olması gerekir. Örneğin, denetimli serbestlik altında yeni bir suç işleyen hükümlünün açık cezaevine alınmaması kararı, yalnızca “iyi hâlli değildir” denilerek geçiştirilemez. Somut olaydaki davranışları, işlenen suçun niteliği ve toplum güvenliği üzerindeki etkileri değerlendirilmelidir.

Yargıtay İçtihatlarının Rolü

Yargıtay, denetimli serbestlik ve açık cezaevi uygulamalarında ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde yol gösterici kararlar vermektedir. Birçok kararında, denetimli serbestlik altında kasten işlenen suçların doğrudan kaldırma sebebi olduğu, taksirli suçlarda ise infaz hâkiminin olayın özelliklerini değerlendirmesi gerektiği belirtilmiştir.

Örneğin, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin bir kararında, denetimli serbestlik tedbiri altındayken işlenen hırsızlık suçunun toplum güvenliği açısından ciddi tehlike arz ettiği, bu nedenle tedbirin kaldırılmasının yerinde olduğu vurgulanmıştır. Başka bir kararında ise, trafik kazası sonucu meydana gelen taksirli suç nedeniyle denetimli serbestliğin kaldırılmasının ölçüsüz olacağı, infaz hâkiminin uyarı mekanizmasını önce işletmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Anayasal ve İnsan Hakları Boyutu

Denetimli serbestlik altında suç işlenmesi ve açık cezaevine geçiş hakkının kaybı, yalnızca infaz hukukunun dar çerçevesinde değerlendirilemez. Burada kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı da söz konusudur. Anayasa’nın 19. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi, özgürlükten yoksun bırakılma hâllerini sınırlı olarak düzenlemiştir. Dolayısıyla infaz hâkiminin takdir yetkisini kullanırken bu hakları gözetmesi gerekir.

Aksi takdirde, ölçüsüz bir karar nedeniyle kişi hakları ihlal edilmiş olur. Bu tür durumlarda Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılması mümkündür. Nitekim Mahkeme, infaz hâkimliği kararlarının gerekçesiz veya ölçüsüz olması hâlinde “kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali” yönünde kararlar vermektedir.

Sonuç ve Değerlendirme

Denetimli serbestlik, ceza infaz hukukunda hükümlüye tanınan önemli bir fırsattır. Ancak bu fırsatın kötüye kullanılması, yani yeni bir suç işlenmesi hâlinde, hem denetimli serbestlik hakkı hem de açık cezaevine geçiş hakkı kaybedilebilir. Burada infaz hâkiminin takdir yetkisi devreye girer. Bu takdir yetkisi, keyfî değil; ölçülü, gerekçeli ve hakkaniyete uygun olmalıdır.

Yargıtay kararları ve Anayasa Mahkemesi içtihatları, infaz hâkimlerine yol göstermekte ve hukuki güvenliği sağlamaktadır. Sonuç itibarıyla denetimli serbestlikte suç işleyen hükümlüler için infaz hâkiminin kararı belirleyici olsa da, her kararın insan hakları standartlarına uygun olması zorunludur.

                                                                                                                           Hukuk Fakültesi Öğrencisi Ada Ceren KENDİGELEN

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button