Çocuk Pornografisi Suçunun Cezası, Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
Çocuk pornografisi Türkiye’de, TCK m.226 çerçevesinde müstehcenlik suçlarının en ağır korunan kesitini oluşturur. Kanun koyucu; çocuğun cinsel dokunulmazlığını, ruhsal–psikolojik gelişimini ve toplumsal düzeni eşzamanlı korumak için hem hapis hem de adlî para cezasını birlikte öngören kümülatif bir yaptırım mimarisi kurmuştur. Bu mimaride en sert çekirdek, çocuğun kullanıldığı müstehcen ürünün **“üretilmesi”**dir; zira üretim, istismarı bizzat yaratan bir ilk fiildir. Öğreti ve içtihat üretimi, yalnızca profesyonel stüdyo işi anlamında değil; ev içi çekim, telefon kaydı, bilgisayar ortamında montaj gibi her türlü görsel/işitsel üretim olarak yorumlar. Failin amacı (ticari kazanç, kişisel arşiv, şantaj vb.) yaptırımın varlığını etkilemez; bu amaçlar yalnızca gerekçede kusur değerlendirmesine yansıyabilir.
Temel ceza çerçevesi iki katmandır. Birinci katman, çocuğun kullanıldığı müstehcen ürünün üretilmesi ve bunun üretim–arz–satış–dağıtım–yayım gibi aktif dolaştırma davranışlarıdır; burada alt sınırı yüksek, üst sınırı da geniş bir hapis cezası ile birlikte gün esaslı adlî para cezası bağlanır ve para cezası seçenek değil ek niteliktedir. İkinci katman, aynı tür içeriklerin bulundurulması veya benzeri pasif tasarruf halleridir; burada da hapis + adlî para kombinasyonu vardır, ancak alt sınır üretime kıyasla düşüktür. Uygulamada bu ayrım “üreten/yayan” ile “sadece elinde tutan” arasında orantılılık kurar; fakat “sadece bulundurma”nın, cezasızlık veya saf para cezasına çevrilme gibi sonuçlar doğuracağı düşüncesi pratikte karşılık bulmaz; kümülasyon mantığı, el koyma–müsadere tedbirleri ve dijital iz delilleriyle birlikte etkili işler.
Adlî para cezasına çevirme meselesi (TCK m.50) çocuk pornografisi dosyalarında en çok yanlış anlaşılan noktadır. Kanun sistematiği gereği, kasten işlenen suçlarda bir yıl veya daha az süreli kısa hapis cezaları adlî para cezasına çevrilebilir. Çocuk pornografisi özelinde ise iki engel art arda çıkar: İlki, üretim ve aktif yayma davranışlarında alt sınırın yüksek olması sebebiyle hükmedilecek cezanın bir yılın altına düşmesinin teknik olarak imkânsız oluşudur. İkincisi, “sadece bulundurma” senaryosunda dahi mahkeme, alt sınırı seçip iyi hâl indirimi uygulasa bile bir yıl sınırının üzerine çıkan bir sonuç yaygındır; üstelik bu suç tipinde adlî para cezası zaten ayrıca ve birlikte hükmolunur. Kısacası, çocuk pornografisi için TCK m.50’nin klasik anlamda “hapsi para cezasına çevirme” işlevi pratikte devreye girmez; hüküm, hapis + adlî para şeklinde ikili olarak kurulmaya devam eder.
Erteleme (TCK m.51) bakımından değerlendirme daha nüanslıdır. Ertelemenin şartı, iki yıl veya daha az süreli hapis cezasıdır (18 yaş altı/65 yaş üstünde üç yıl). Üretim ve aktif yayma dosyalarında hükmedilen ceza genellikle bu eşiklerin üzerinde kalır; dolayısıyla erteleme mümkün değildir. “Sadece bulundurma” dosyalarında ise mahkemenin alt sınırdan hareket ettiği, iyi hâl indirimi uyguladığı ve kişiselleştirme gerekçelerini güçlü kurduğu sınır vakalarda, sonuç iki yıl bandına oturabilir. Bu durumda sanığın sabıkasız oluşu, yargılama sürecindeki tutumu, yeniden suç işlemeyeceğine ilişkin olumlu kanaat ve zararlı verilerin tamamen silinmesi–cihazların gönüllü teslimi–pişmanlık beyanları gibi unsurlar, TCK m.51 kapsamında erteleme için yaratıcı fakat meşru bir zemin sağlayabilir. Ancak altını çizmek gerekir: Yargısal eğilim, çocuk pornografisi dosyalarında genel caydırıcılığı gözettiğinden, erteleme istisnaî bir sonuçtur; mahkemenin “olumlu kişilik kanaati” kuramaması hâlinde kurum uygulanmaz.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), CMK m.231 çerçevesinde cezanın iki yıl veya daha az olması, sanığın daha önce kasıtlı suçtan mahkûm olmaması, mağdur zararı varsa giderilmesi ve mahkemenin sanığın tekrar suç işlemeyeceği yönünde kanaat oluşturması şartlarına bağlıdır. Çocuk pornografisi bakımından üretim/aktif yayma dosyalarında ceza çoğunlukla iki yıl eşiğini aştığından HAGB’ye kapı kapanır. “Bulundurma” vakalarında ise, tam alt sınır + iyi hâl üzerine kurulu bir kararda teorik olarak HAGB ihtimali doğabilir. Yine de pratikte mahkemeler, suçun çocuk hakları ihlali niteliği ve kamusal tehlikeliliği nedeniyle HAGB konusunda çekingen davranır; dosyanın delil yapısı, sanığın dijital hijyen adımları (dosyaları kalıcı biçimde silme, benzer içeriklere erişimi kesme), rehabilitasyon–psikososyal destek sürecine katılım gibi unsurlar, mahkemenin kanaatini etkileyen belirleyici ayrıntılardır. HAGB verilse bile denetim süresi içinde yükümlülüklere aykırılık hâlinde hüküm açıklanır; çocuklara ilişkin suçlarda getirilen denetim tedbirleri (ör. belirli yer ve faaliyetlerden yasaklanma, bilişim araçlarına sınırlı erişim gibi) titizlikle izlenir.
Uygulamada zincirleme suç (TCK m.43) ve çoğul dosya/çoklu dosya ayrımı da cezaya doğrudan etki eder. Aynı zaman diliminde, tek bir fiil iradesi içinde edinilmiş çok sayıda görselin “tek suç” sayılması yönünde kararlar bulunduğu gibi; farklı tarihlerde, farklı platformlardan tekrarlayan edinimler için zincirleme suç hükümleriyle artırım yoluna gidildiği dosyalar da vardır. Bu çizgide mahkeme; zaman damgaları, dosya sistemindeki oluşturulma–indirilme log’ları, hash değerleri ve platform kayıtları üzerinden fiil birliği ile manevî birlik arasındaki farkı somutlaştırır. Keza, “indirilen ama açılmayan otomatik önbellek” savunması, teknik bilirkişilikle çürütülebildiği gibi, gerçek bir önbellek durumunda kastın kapsamı tartışmasına da kapı aralar; ancak yaygın pratik, çocuk içerikli hash’lerin bilinçli edinimini kabul etme eğilimindedir.
Cezanın belirlenmesinde iyi hâl indirimi (TCK m.62), teşebbüs, etkin pişmanlık benzeri davranışlar ve takdiri indirim nedenleri gündeme gelebilir. Teşebbüs, “bulundurma” suçunda dogmatik olarak alan bulmazken, “üretim–yayım” fiillerinde bazı tamamlanmamış davranışlar için tartışma açabilir. Ayrıca müsadere (TCK m.54–55) çocuk pornografisi dosyalarının vazgeçilmez sonucudur; cihazların suçta kullanıldığı ispatlandığında, kişisel–mesleki ihtiyaç iddiaları bile çoğu kez müsadere kararını bertaraf etmeye yetmez. TCK m.53 kapsamındaki hak yoksunlukları (ör. belli meslek ve faaliyetlerden men, kamu görevinden yoksunluk) da mahkûmiyetin otomatik eşlikçileridir; çocuklarla teması olan mesleklerde bu sonuçların özellikle ağır seyrettiğini görmek gerekir.
Bireyselleştirme kurumlarını savunma perspektifinden stratejik kullanmanın anahtarı, mahkemenin “tekrar suç işlemeyeceği” kanaatini somutlaştırmaktır. Bu amaçla; sanığın adli sicil temizliği, psikososyal destek alması, dijital erişim alışkanlıklarını değiştirmesi, gerekirse terapi/rehabilitasyon programlarına katılması, cihazların gönüllü teslimi ve kalıcı veri imhası gibi adımlar belgelendirilmelidir. Mağdur zararı somut bir zarar kalemiyle ölçülemese bile, mahkeme vicdânında toplumsal zarar algısı güçlüdür; bu nedenle pişmanlık ve uyum gösteren davranışların erken safhada sunulması önem taşır. Katılan vekilliği tarafında ise, HAGB/erteleme taleplerine karşı genel önleme ve özel önleme argümanları, failin önceki dijital davranış örüntüsü, içerik sayısı–niteliği ve erişim biçimi (aktif arama–grup üyeliği–darknet kullanımı gibi) üzerinden “olumsuz kanaat” kurmaya hizmet eder.
Sonuç olarak; adlî para cezasına çevirme kurumunun çocuk pornografisi özelinde işlevsiz kalması, erteleme ve HAGB’nin ise çoğu dosyada ceza sınırı ve yargısal kanaat nedeniyle dar bir istisna alanına sıkışması, bu suçun sıfır tolerans yaklaşımıyla uyumludur. Savunmada hedef, cezayı “para cezasına çevirmek” değil; uygun vakalarda iki yıl bandına indirip (yalnızca bulundurma dosyalarında teorik olarak mümkün), sanık yararına olumlu kanaati güçlendiren belgeli bir “iyileşme hikâyesi” kurmaktır. Katılan cephesinde ise, erişim çevresi, tekrar ve süreklilik, içerik yoğunluğu ve çocuğun yaşı/istismar niteliği üzerinden özgül bir tehlikelilik tablosu çıkarılarak bireyselleştirme kurumlarının kullanılmaması gerektiği yönünde güçlü bir çerçeve çizilmelidir. Böylece hem TCK m.226’nın koruma amacı gerçekleşir hem de bireyselleştirme araçları, gerçekten istisnaî kalması gereken alanla sınırlı tutulur.