Çocuğa Karşı Müstehcenlik Suçu (TCK m. 226)
TCK m.226/3:Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları, temsili çocuk görüntülerini veya çocuk gibi görünen kişileri kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır
Çocuğa karşı müstehcenlik, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan en ağır koruma tedbirlerinden biridir. Çocukların cinsel istismara uğramasını önlemek, onların psikososyal gelişimlerini güvence altına almak ve toplumsal düzeni korumak amacıyla düzenlenmiştir. TCK’nın 226. maddesi “Müstehcenlik” başlığı altında yer almakta olup, özellikle çocuklara yönelik müstehcen içeriklerin üretimi, bulundurulması, yayılması ve dağıtılmasına ilişkin ağır yaptırımlar öngörmektedir. Bu suç tipinin, hem Türk Ceza Kanunu hem de uluslararası sözleşmeler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
Maddenin ilk fıkralarında müstehcen görüntü, yazı veya sözlerin çocuklara verilmesi, çocukların bulunduğu yerlerde gösterilmesi veya onlara erişiminin sağlanması açıkça yasaklanmıştır. Burada kanun koyucu, çocuğun bizzat fiile katılıp katılmadığına bakmaksızın, pasif durumda dahi olsa maruz kalmasını cezalandırılabilir görmüştür. Zira müstehcen içerikler çocukların ruhsal gelişimini bozabileceği gibi, onları erken yaşta cinsel deneyim veya istismara açık hale getirebilmektedir.
Bu noktada müstehcenlik kavramının sınırları oldukça önemlidir. Öğreti ve Yargıtay kararlarına göre “müstehcenlik”, yalnızca çıplaklık veya erotik görüntülerle sınırlı olmayıp, cinsel ilişkiyi, istismarı, pornografiyi ve şiddetle harmanlanmış cinsel içerikleri kapsar. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, müstehcenlik değerlendirmesinde “toplumun genel ahlak anlayışını”, “çocuğun gelişim sürecine etkilerini” ve “uluslararası standartları” dikkate almak gerektiğini vurgulamıştır.
Kanunda ayrıca çocukların bizzat kullanıldığı müstehcen ürünlerin üretilmesi ve bulundurulması bağımsız bir suç olarak düzenlenmiştir. TCK m. 226/3’e göre, çocukların kullanıldığı görüntülerin üretilmesi, yayılması, satılması veya depolanması durumunda çok ağır hapis cezaları öngörülmektedir. Bu fiil, çocuğun yalnızca pornografik bir materyalde bulunmasıyla değil, çocuğun gerçek ya da gerçekmiş gibi gösterildiği görseller üzerinden de işlenebilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu konuda benzer şekilde, sanal ortamda dahi çocuğun pornografik içerikte yer almasının ağır bir ihlal olduğunu belirtmektedir.
Bir başka önemli husus, failin kastıdır. Çocuğa karşı müstehcenlik suçu, kasten işlenebilen bir suçtur. Fail, çocuğun bulunduğu ortamda müstehcen yayın yaptığını bilerek ve isteyerek hareket etmektedir. Örneğin, bir yetişkinin çocukların bulunduğu ortamda pornografik film açması, dergi göstermesi ya da internet üzerinden erişim sağlaması bu kapsamda cezalandırılır. Taksirle, yani dikkatsizlik veya tedbirsizlikle yapılan fiiller bu suçun kapsamına girmez; ancak başka suç tiplerini doğurabilir.
Yargıtay’ın içtihatlarına bakıldığında, çocuklara yönelik internet üzerinden gerçekleştirilen fiillerin özellikle vurgulandığı görülmektedir. Sosyal medya uygulamaları, anlık mesajlaşma programları veya video paylaşım siteleri üzerinden çocuklara müstehcen içerik göndermek ya da onları bu içeriklere yönlendirmek, doğrudan bu suçu oluşturur. Yargıtay 14. Ceza Dairesi, verdiği bir kararda, çocukların bulunduğu WhatsApp grubunda paylaşılan müstehcen videonun TCK m. 226 kapsamında suç oluşturduğunu kabul etmiştir.
Ayrıca müstehcenlik suçunda cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli haller de mevcuttur. Suçun örgütlü şekilde işlenmesi, basın-yayın yoluyla çok sayıda kişiye ulaşacak şekilde yayılması veya ticari amaç güdülerek yapılması halinde cezalar katlanarak artmaktadır. Burada amaç, yalnızca bireysel fiilleri değil, organize şekilde yürütülen müstehcenlik faaliyetlerini de cezalandırarak çocukların korunmasını en üst seviyeye çıkarmaktır.
Uluslararası hukuka bakıldığında, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Lanzarote Sözleşmesi, çocuk pornografisinin üretim ve dağıtımının önlenmesi konusunda devletlere ciddi yükümlülükler yüklemektedir. Türkiye, bu sözleşmelere taraf olduğundan, iç hukukunu bu çerçevede düzenlemiştir. Dolayısıyla TCK m. 226 yalnızca ulusal düzenlemelerle değil, uluslararası yükümlülüklerle de desteklenmektedir.
Çocuğa karşı müstehcenlik suçunun mağduru yalnızca çocuk değildir; aynı zamanda toplumun genel ahlakı ve aile yapısı da korunmaktadır. Kanun koyucu, çocuğun istismar edilmesini engellemek kadar, toplumun bu tür görüntülere alışmasını da önlemek istemektedir. Bu nedenle müstehcenlik suçları, basit ahlak suçları olarak değil, doğrudan kamu düzenine karşı işlenen suçlar arasında değerlendirilmelidir.
Savunma açısından bakıldığında, sanık vekilleri çoğunlukla “müstehcenlik kavramının belirsizliği”, “failin kastının bulunmaması” veya “çocuğun erişiminin sağlanmadığı” yönünde itirazlar ileri sürmektedir. Ancak Yargıtay, bu konuda oldukça katı bir tutum benimsemektedir. Özellikle dijital delillerin (CD, DVD, USB, hard disk, cep telefonu kayıtları) incelenmesi sonucu çocuk pornografisi içerdiği tespit edilen dosyalarda, failin “kişisel kullanım” veya “bilmeden bulundurma” savunması çoğu kez kabul edilmemektedir.
Suçun yaptırımları son derece ağırdır. TCK m. 226’ya göre, çocukların kullanıldığı müstehcen ürünlerin üretimi, yayılması veya depolanması 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırken, bu ürünleri yalnızca bulunduran kişi dahi hapis cezası ile karşılaşmaktadır. Ayrıca bu suçlardan mahkûmiyet halinde, fail hakkında kamuya açık alanlarda çalışmaktan men, meslekten çıkarılma veya belirli hak yoksunlukları gibi güvenlik tedbirleri de uygulanmaktadır.
1. Çocuğun Kullanıldığı Müstehcen Ürünlerin Üretilmesi
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 24.03.2015 tarihli kararında (E. 2014/14-603, K. 2015/66) on beş yaşından küçük mağdurun çıplak görüntülerinin kayda alınması ve muhafaza edilmesi, doğrudan TCK m. 226/3 kapsamında değerlendirilmiştir. Bu noktada önemli olan, üretimin profesyonel mi yoksa amatör amaçlı mı yapıldığı değildir. Çocuğun müstehcen bir ürünün parçası haline getirilmesi tek başına suçu oluşturur. Kararda ayrıca, fiilin aynı zamanda özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu da içerdiği tartışılmış; ancak TCK m. 44’teki fikrî içtima kuralı gereği, daha ağır yaptırımı öngören müstehcenlik suçu uygulanmıştır.
Bu karar, uygulamada “görüntü kaydının tek seferlik olması” veya “kişisel amaçla yapılması” gibi savunmaların geçerli olmayacağını net biçimde ortaya koymuştur. Dolayısıyla failin kastı ve mağdurun yaşı sabit olduğunda, en ağır cezanın uygulanması yönünde içtihat oluşturulmuştur.