Single Blog Title

This is a single blog caption

Ceza Muhakemesinde Şüpheli ve Sanık

CEZA MUHAKEMESİNDE SAVUNMA MAKAMI: ŞÜPHELİ VE SANIK STATÜLERİ, HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ

 

Ceza muhakemesi hukuku, devletin cezalandırma yetkisi (jus puniendi) ile bireyin hak ve özgürlükleri arasındaki hassas dengenin kurulduğu alandır. Bu dengenin terazisinde, devletin iddia gücüne karşı bireyi koruyan, maddi gerçeğin ortaya çıkmasını sağlayan ve adil yargılamanın olmazsa olmazı olan unsur **”Savunma Makamı”**dır.

Yargılama faaliyeti diyalektik bir süreçtir; iddia (tez), savunma (antitez) ve hüküm (sentez) üçlüsü üzerine kuruludur. Savunma makamı, bu üçlünün en kırılgan ancak adalet adına en hayati parçasıdır. Bu makamın merkezinde ise yargılamanın nesnesi değil, öznesi olan “Şüpheli” ve “Sanık” yer alır.

Bu çalışmamızda; ceza muhakemesi sürecinin farklı evrelerinde bireyin aldığı sıfatlar olan şüpheli ve sanık kavramlarını, bu sıfatların kazanılma anlarını, sahip oldukları temel hakları (özellikle susma ve müdafi yardımı) ve yargılama sürecindeki yükümlülüklerini, doktrin ve mevzuat çerçevesinde detaylıca inceleyeceğiz.


I. KAVRAMSAL ÇERÇEVE: ŞÜPHELİ VE SANIK KİMDİR?

 

Hukuk terminolojisinde kavramların doğru kullanımı, usul işlemlerinin geçerliliği açısından hayati önem taşır. Halk arasında genellikle “suçlu” veya “zanlı” gibi genel ifadeler kullanılsa da, CMK bu sıfatları soruşturma ve kovuşturma evrelerine göre kesin çizgilerle ayırmıştır.

A. Şüpheli (Soruşturma Evresinin Süjesi)

 

5271 sayılı CMK’nın 2. maddesi şüpheliyi; “Soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişi” olarak tanımlamıştır.

  • Başlangıç Anı: Bir kimsenin şüpheli sıfatını kazanması için hakkında yetkili makamlarca (Savcılık veya Kolluk) suç soruşturmasına başlanmış olması gerekir. Basit bir ihbar, kişiyi otomatikman şüpheli yapmaz. Savcının veya kolluğun, kişi hakkında işlem yapmaya (ifadeye çağırma, yakalama, arama vb.) başladığı an, şüpheli sıfatı kazanılır.

  • Bitiş Anı: Şüpheli sıfatı, soruşturma evresinin sonuna kadar devam eder. Soruşturma iki şekilde biter: Ya “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar” (Takipsizlik) verilir ve sıfat sona erer; ya da “İddianame” düzenlenir ve mahkemece kabul edilir. İddianamenin kabulüyle şüpheli sıfatı biter, sanık sıfatı başlar.

B. Sanık (Kovuşturma Evresinin Süjesi)

 

CMK m. 2/1-b uyarınca sanık; *”Kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişi”*dir.

  • Başlangıç Anı: İddianamenin görevli mahkeme tarafından kabul edildiği andır.

  • Nitelik: Sanık sıfatının kazanılması, suç şüphesinin “yeterli şüphe” seviyesine ulaştığını ve kişinin artık bir mahkeme önünde yargılanacağını gösterir.

  • Bitiş Anı: Sanık sıfatı, mahkemenin verdiği hükmün (beraat veya mahkumiyet) kesinleşmesiyle sona erer. Eğer mahkumiyet kesinleşirse kişi artık “Hükümlü” statüsüne geçer.

C. Neden Bu Ayrım Önemlidir?

 

Bu ayrım, yetki ve statü açısından önemlidir. Şüpheli hakkında kararları (tutuklama hariç) savcı verirken, sanık hakkındaki kararları sadece mahkeme verebilir. Ayrıca bazı haklar ve tedbirler evreye göre farklılık gösterir. Örneğin; “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” (HAGB) kurumu sadece sanıklar için geçerliyken, “Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi” sadece şüpheliler için geçerlidir.


II. ŞÜPHELİ VE SANIĞIN CEZA MUHAKEMESİNDEKİ KONUMU

 

Tarihsel süreçte (Engizisyon yargılamalarında), şüpheli/sanık yargılamanın bir “konusu” veya “nesnesi” olarak görülmüş; kendisine sadece işlem yapılan, itiraf etmesi için işkence edilebilen bir eşya muamelesi yapılmıştır.

Modern ceza hukukunda ise şüpheli ve sanık, yargılamanın **”Aktif Süjesi”**dir.

  • Silahların Eşitliği İlkesi: İddia makamı (devlet) ne kadar güçlü yetkilere sahipse, savunma makamı da o kadar güçlü haklarla donatılmalıdır.

  • Masumiyet Karinesi: Anayasa m. 38 ve AİHS m. 6 gereğince; “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” Bu ilke gereği, şüpheli veya sanık ispat yükü altında değildir. Suçu ispatlamak iddia makamının görevidir. Şüpheli/Sanık masumiyetini ispatlamak zorunda değildir; devlet onun suçlu olduğunu ispatlamak zorundadır.


III. ŞÜPHELİ VE SANIĞIN TEMEL HAKLARI (SAVUNMA HAKKI)

 

Şüpheli ve sanığın hakları, CMK m. 147’de “İfade ve Sorgu Tarzı” başlığı altında ve diğer maddelerde dağınık olarak düzenlenmiştir. Bu hakların, işlem yapılmadan önce (ifade veya sorgudan önce) şüpheli/sanığa hatırlatılması ve bu hatırlatmanın tutanağa geçirilmesi geçerlilik şartıdır. Hakları hatırlatılmadan alınan ifadeler, içerik olarak doğru olsa bile “Yasak Delil” sayılır ve hükme esas alınamaz.

1. İsnadı Öğrenme Hakkı

 

Kişi, neyle suçlandığını bilmeden kendisini savunamaz. Bu nedenle, ifade alımından veya sorgudan önce şüpheliye/sanığa; kendisine yüklenen suçun ne olduğu, hangi fiili nerede ve ne zaman işlediği ayrıntılı olarak anlatılmalıdır. Sadece “Hırsızlıkla suçlanıyorsun” demek yetmez; “X tarihinde Y mağazasından Z eşyasını çalmakla suçlanıyorsun” denilmelidir.

2. Müdafi (Avukat) Yardımından Yararlanma Hakkı

 

Savunma hakkının en somut güvencesidir. Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla (soruşturmada en çok 3) avukatın yardımından yararlanabilir.

  • Seçilmiş Müdafi: Kişinin kendi iradesiyle vekalet vererek seçtiği avukattır.

  • Zorunlu Müdafi: Bazı durumlarda devlet, “Sen istemesen de veya paran olmasa da seni avukatsız yargılayamam” der.

    • Şüpheli/Sanık çocuksa (18 yaş altı),

    • Kendini savunamayacak derecede malul, sağır veya dilsizse,

    • İsnat edilen suçun cezasının alt sınırı 5 yıldan fazla hapis cezasını gerektiriyorsa (Örn: Kasten öldürme, yağma), Baro tarafından zorunlu müdafi atanması şarttır. Zorunlu müdafi olmadan yapılan işlemler hukuken sakattır.

3. Susma Hakkı (Nemo Tenetur İlkesi)

 

CMK m. 147/1-e uyarınca; şüpheli veya sanığa, kendisine yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmama hakkı (susma hakkı) olduğu hatırlatılır.

  • Susma hakkı, suçun kabulü anlamına gelmez.

  • Şüpheli, soruların tamamına veya bir kısmına cevap vermeyebilir.

  • Kolluk veya savcı, “Konuşmazsan tutuklanırsın” veya “Konuşursan cezan azalır” gibi baskılarla susma hakkını ihlal edemez.

Önemli Ayrıntı: Susma hakkı, sadece “suç isnadı” ile ilgilidir. Şüpheli, kimlik bilgilerini (adı, soyadı, adresi) doğru beyan etmek zorundadır. Kimlik bilgileri hakkında susma hakkı kullanılamaz; aksi takdirde Kabahatler Kanunu uyarınca idari para cezası ve kimliği tespit edilene kadar gözaltı tedbiri uygulanabilir.

4. Delillerin Toplanmasını İsteme Hakkı

 

Şüpheli veya sanık, pasif bir izleyici değildir. Lehine olan delillerin toplanmasını savcıdan veya mahkemeden isteyebilir.

  • “O saatte orada değildim, şu dükkânın kamerasını inceleyin.”

  • “Şu tanığı dinleyin.”

  • “Bu imza bana ait değil, bilirkişi incelemesi yapılsın.” gibi taleplerde bulunabilir. Savcı, şüphelinin lehine olan delilleri de toplamakla yükümlüdür (CMK m. 160/2).

5. Tercüman Yardımından Yararlanma Hakkı

 

Şüpheli veya sanık, Türkçe bilmiyorsa veya kendisini daha iyi ifade edebileceği başka bir dilde savunma yapmak istiyorsa, kendisine devlet tarafından tercüman atanır. Meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmeyenler için bu hizmet ücretsizdir.

6. Yakınlarına Haber Verme Hakkı

 

Yakalanan veya gözaltına alınan şüphelinin durumu, derhal yakınlarına (istediği bir kişiye) bildirilir. Bu, “gözaltında kayıpların” önlenmesi ve haberleşme hürriyeti açısından kritiktir.

7. Dosyayı İnceleme ve Örnek Alma Hakkı

 

Savunma, bilgi sahibi olmadan yapılamaz. Müdafi (avukat), soruşturma dosyasını inceleyebilir ve belgelerden harçsız örnek alabilir.

  • Kısıtlama (Gizlilik) Kararı: Soruşturmanın amacını tehlikeye düşürecekse (delillerin karartılması ihtimali varsa), Sulh Ceza Hakimi kararıyla dosya inceleme yetkisi kısıtlanabilir. Ancak bu durumda bile; şüphelinin ifadesi, bilirkişi raporları ve şüphelinin hazır bulunduğu işlemlere ait tutanaklar avukata verilmek zorundadır.


IV. ŞÜPHELİ VE SANIĞIN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

 

Hakların yanı sıra, adalet mekanizmasının işleyebilmesi için şüpheli ve sanığa yüklenen bazı ödevler de vardır. Bu yükümlülüklere uyulmaması, “Koruma Tedbirleri”nin (Zorla getirme, tutuklama) uygulanmasına yol açabilir.

1. Kimlik Bildirme Yükümlülüğü

 

Yukarıda değinildiği üzere, şüpheli veya sanık kimliği sorulduğunda doğru bilgi vermek zorundadır. Başkasının kimliğini kullanmak veya yalan beyanda bulunmak, TCK m. 206 (Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan) veya TCK m. 268 (Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması) suçlarını oluşturur.

2. Çağrıya Uyma ve Hazır Bulunma Yükümlülüğü

 

Soruşturma veya kovuşturma makamları (Savcı/Mahkeme) tarafından usulüne uygun olarak ifadeye veya duruşmaya çağrılan (davetiye gönderilen) kişi, belirtilen gün ve saatte gitmek zorundadır.

  • Mazeretsiz olarak gitmezse, hakkında “Zorla Getirme Kararı” çıkarılır. Yani kolluk kuvvetleri tarafından zorla götürülür.

  • Sanık, duruşmalarda hazır bulunmakla yükümlüdür. Kural olarak sanık gelmeden duruşma yapılamaz (İstisnai haller, örneğin gaiplik veya sanığın duruşmadan bağışık tutulma talebi hariç).

3. Doğru Söyleme Yükümlülüğü Var mıdır? (Yalan Söyleme Hakkı)

 

Bu konu hukuk felsefesinde tartışmalıdır. Türk hukukunda sanık veya şüpheli yemin etmez. Tanıklara yemin ettirilir ve yalan söylerlerse “Yalan Tanıklık” suçundan ceza alırlar. Ancak şüpheli/sanık yemin etmediği için, kendi savunmasında yalan söylemesi (inkar etmesi, olay kurgusunu değiştirmesi) ayrı bir suç (yalan yere beyan) olarak cezalandırılmaz.

  • Sınır: Bu “yalan söyleme serbestisi”, “İftira Suçu” sınırına kadardır. Sanık, kendini kurtarmak için “Ben yapmadım” diyebilir (yalan olsa bile). Ancak suçsuz olduğunu bildiği Ahmet’i kurtulmak için “Suçu Ahmet işledi” diye suçlarsa, bu savunma hakkı kapsamına girmez, iftira suçunu oluşturur.

4. Adli Kontrol ve Tedbirlere Uyma Yükümlülüğü

 

Eğer şüpheli/sanık hakkında tutuklama yerine Adli Kontrol kararı verilmişse (imza atmak, yurt dışına çıkmamak, belirli yerlere gitmemek vb.), bu yükümlülüklere harfiyen uymalıdır. İhlal durumunda savcı hemen tutuklama talep edebilir.

5. Algılamaya Yönelik İşlemlere Katlanma (Beden Muayenesi)

 

Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için şüphelinin vücudundan örnek alınması (kan, saç, tükürük, parmak izi) veya beden muayenesi yapılması gerekebilir.

  • Dış Beden Muayenesi: Savcı talimatıyla yapılabilir.

  • İç Beden Muayenesi ve Örnek Alma: Kural olarak Hakim kararı (veya gecikmesinde sakınca varsa savcı emri) gerekir. Şüpheli bu işlemlere rıza göstermese bile, kanuni şartlar varsa bu işlemlere katlanmak zorundadır.


V. YASAK SORGU YÖNTEMLERİ (CMK m. 148)

 

Şüpheli ve sanığın haklarının en önemli güvencesi, yasak sorgu yöntemlerinin kanunla açıkça men edilmesidir. Savunma makamından alınacak beyanın “Özgür İradeye” dayanması şarttır. Özgür iradeyi sakatlayan hiçbir yöntem hukuk devletinde kabul edilemez.

CMK m. 148 uyarınca şüpheli/sanığın beyanı alınırken şu yöntemlerin uygulanması yasaktır:

  1. Kötü Davranma: Hakaret etme, aşağılama.

  2. İşkence: Fiziksel veya psikolojik acı verme.

  3. İlaç Verme: Bilinci değiştiren ilaçlar (narko-analiz vb.).

  4. Yorma: Uykusuz bırakma, ayakta bekletme.

  5. Aldatma (Hile): “Parmak izin bulundu, itiraf et” (bulunmadığı halde) gibi yalanlarla tuzağa düşürme.

  6. Cebir veya Tehdit: Fiziksel zor kullanma veya korkutma.

  7. Vaatte Bulunma: Kanuna aykırı bir yarar sağlama sözü verme (Örn: “İtiraf et seni hemen bırakayım” yetkisi olmadığı halde).

Sonuç: Bu yöntemlerle elde edilen ifadeler, şüpheli/sanık sonradan mahkemede “Evet doğru söylemiştim” diyerek kabul etse bile delil olarak kullanılamaz. (Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir).


VI. ŞÜPHELİ VE SANIĞIN MÜDAFİİ (SAVUNMA AVUKATI) İLE İLİŞKİSİ

 

Savunma makamı, “Şüpheli/Sanık” ve “Müdafi”den oluşur. Müdafi, şüphelinin temsilcisi değil, yardımcısıdır.

  • Görüşme Hakkı: Şüpheli/Sanık, müdafii ile her zaman, konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşme hakkına sahiptir. Bu görüşmeler dinlenemez ve kayda alınamaz. Vekaletname aranmaksızın görüşme yapılabilir.

  • Dosya Erişimi: Müdafi, dosyanın tamamına erişebilir (gizlilik kararı olan haller hariç).

  • Hukuki Yardım: Müdafi, şüphelinin yerine geçip ifade veremez; ancak ifadenin hukuka uygun alınmasını denetler, sorulara itiraz eder, hukuki nitelemeyi yapar ve savunma stratejisini kurar.


VII. UZLAŞTIRMA VE SERİ MUHAKEME SÜREÇLERİNDE ŞÜPHELİ

 

Modern ceza hukukunda şüpheliye, klasik yargılamanın dışında “anlaşma” yoluyla süreçten çıkma imkanları da tanınmıştır.

  1. Uzlaştırma: Hakaret, basit yaralama gibi suçlarda şüpheli; mağdurla anlaşarak, özür dileyerek veya zararı karşılayarak “Kovuşturmaya Yer Olmadığı” kararı alabilir ve sanık olmaktan kurtulabilir.

  2. Seri Muhakeme: Belirli suçlarda (Örn: Alkollü araç kullanma) savcı, şüpheliye “Suçu kabul et, cezanı yarı yarıya indireyim, mahkemeyle uğraşma” teklifinde bulunabilir. Şüpheli, müdafii huzurunda bunu kabul ederse süreç aynı gün biter.

  3. Önödeme: Cezası sadece para cezası olan veya hafif hapis gerektiren suçlarda, belirlenen miktarı ödeyen şüpheli hakkında dava açılmaz.

Bu kurumlar, şüphelinin “ceza tehdidi” altındaki statüsünü kendi iradesiyle sonlandırmasına olanak tanıyan aktif savunma araçlarıdır.


VIII. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

 

Ceza muhakemesinde savunma makamı, adaletin tecellisi için vazgeçilmez bir unsurdur. Şüpheli ve sanık, sadece hakkında hüküm verilecek kişiler değil, hakları ve yükümlülükleri ile sürece yön veren aktif öznelerdir.

Hukuk devleti, suçlu ile mücadele ederken kendi koyduğu kurallara uymak zorunda olan devlettir. Bu kuralların başında şüpheli ve sanığın haklarına riayet etmek gelir. Masumiyet karinesi, susma hakkı, müdafi yardımı ve adil yargılanma hakkı; sadece suç işlediği iddia edilen kişiyi değil, aslında tüm toplumu devletin keyfi uygulamalarından koruyan birer kalkan niteliğindedir.

Bir ceza soruşturması veya davası ile karşı karşıya kalan bireyin (şüpheli/sanık), sahip olduğu bu statünün hukuki sonuçlarını bilmesi ve haklarını (özellikle müdafi yardımını) etkin kullanması, maddi gerçeğin ortaya çıkması ve olası hak kayıplarının, haksız mahkumiyetlerin önlenmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki; savunma hakkı kısıtlanmış bir yargılama, yargılama değil, şekli bir cezalandırma ritüelidir.


Yasal Uyarı: İşbu metin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri ile hukuki doktrin çerçevesinde genel bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Her somut olayın özelliği farklılık gösterebileceğinden, hukuki süreçlerinizde hak kaybı yaşamamak adına mutlaka uzman bir ceza avukatından profesyonel destek alınması tavsiye olunur.

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button