CEZA MUHAKEMESİNDE DELİLLER
Giriş
Ceza muhakemesi hukuku, ceza yargılamasının nasıl yürütüleceğini belirleyen kuralları kapsayan bir hukuk dalıdır. Bu bağlamda deliller, maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla ceza yargılamasının en kritik unsurlarından birini oluşturur. Çünkü ceza yargılamasında temel amaç, işlenip işlenmediği ileri sürülen fiilin gerçekten vuku bulup bulmadığını, failin kim olduğunu ve suçun unsurlarının oluşup oluşmadığını tespit etmektir. Bu tespit ise ancak hukuka uygun şekilde elde edilmiş, güvenilir ve yeterli delillerle mümkündür.
Delil Kavramı ve Ceza Muhakemesi Hukukundaki Yeri
Ceza muhakemesi hukukunda delil, bir olayın veya olgunun varlığı ya da yokluğu hakkında yargıçta kanaat uyandırmaya yarayan bilgi ve belgeler bütünüdür. Deliller vasıtasıyla, işlenen suçun maddi gerçekliği ispat edilmeye çalışılır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), delillerin toplanması, değerlendirilmesi ve kullanılmasına ilişkin temel esasları belirlemiştir.
CMK m.217 uyarınca, “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” Bu hükümle birlikte Türk ceza muhakemesinde “delil serbestisi” ilkesi benimsenmiş; ancak delilin hukuka uygun elde edilmiş olması bir şart olarak öngörülmüştür.
Delil Türleri
Ceza muhakemesinde deliller, genellikle doğrudan ve dolaylı deliller; kişisel ve nesnel deliller şeklinde çeşitli tasniflere tabi tutulur. Ancak uygulamada daha çok delil kaynaklarına göre bir ayrım yapılır. Bu kapsamda ceza muhakemesinde başlıca delil türleri aşağıdaki gibidir:
Tanık Beyanı
Tanık, suçla ilgili olaya doğrudan şahit olmuş veya dolaylı yoldan bilgi sahibi olan üçüncü kişidir. Tanıklık, mahkemeye olayla ilgili bilgi vermek yükümlülüğüdür. CMK m.43 vd. hükümlerinde tanıklığa ilişkin düzenlemeler yer alır. Tanığın beyanı, olayın aydınlatılmasında önemli bir rol oynar; ancak beyanın doğruluğu mahkeme tarafından diğer delillerle birlikte değerlendirilir. Tanığın olayla menfaati olup olmadığı, güvenilirliği gibi hususlar dikkate alınarak beyanına itibar edilip edilmeyeceğine karar verilir.
Sanık İfadesi
Sanık, hakkında ceza soruşturması veya kovuşturması yürütülen kişidir. CMK m.147’ye göre sanığın ifadesi alınırken susma hakkı olduğunun hatırlatılması zorunludur. Sanık ifadesi, itiraf da dahil olmak üzere önemli bir delil olabilir; ancak sanığın kendi aleyhine beyanda bulunmaya zorlanamayacağı unutulmamalıdır. Zorla alınan veya işkence altında verilen ifadeler delil olarak kabul edilemez (CMK m.206 ve Anayasa m.38).
Bilirkişi Raporu
Uzmanlık gerektiren konularda hâkim tarafından doğru karar verebilmek için bilirkişinin teknik veya bilimsel görüşüne başvurulabilir. CMK m.62-71 arasında bilirkişilik düzenlenmiştir. Örneğin, DNA analizi, parmak izi karşılaştırması, otopsi raporları bilirkişilik kapsamında değerlendirilebilir. Bilirkişi raporları bağlayıcı değildir; hâkim tarafından serbestçe değerlendirilir.
Belge ve Yazılı Deliller
Olayla ilgili resmi veya özel belgeler, yazışmalar, raporlar da ceza yargılamasında delil olarak kullanılabilir. Örneğin, telefon kayıtları, hastane raporları, banka dekontları belge delili sayılır. Ancak belgenin sahte olup olmadığı, düzenlenme tarihi, imza ve içerik gibi unsurlar değerlendirme açısından önemlidir.
Ses ve Görüntü Kayıtları
Gelişen teknolojiyle birlikte ses ve görüntü kayıtları ceza muhakemesinde yaygın bir delil haline gelmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği gibi, bireylerin özel hayatına müdahale eden ses ve görüntü kayıtlarının hukuka uygunluğu titizlikle değerlendirilmelidir. Hukuka aykırı biçimde elde edilen kayıtlar mahkemece dikkate alınamaz.
Keşif ve Olay Yeri İncelemesi
CMK m.83’e göre, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için olayın geçtiği yerde keşif yapılabilir. Bu yolla delil toplanması mümkündür. Olay yerindeki iz, emare, delil niteliği taşıyan bulgular keşifle tespit edilir.
Uzman Görüşü (CMK m.67)
Bilirkişilikten farklı olarak, uzman görüşü yargılama sürecine taraf olanların, teknik veya bilimsel görüş almak üzere başvurdukları özel görüşlerdir. Avukatlar tarafından sunulan uzman görüşleri mahkemeye delil olarak sunulabilir, ancak bu görüşler hâkimi bağlamaz.
Maddi Deliller (Fiziki Kanıtlar)
Silah, kan örneği, kıyafet, parmak izi, dijital materyaller gibi fiziksel unsurlar da maddi delil olarak kullanılabilir. Özellikle kriminal laboratuvarlarda yapılan incelemeler sonucu elde edilen veriler, suçun failini ortaya çıkarmada önemli rol oynar.
Delillerin Toplanması ve Değerlendirilmesi
Delillerin toplanmasında önemli olan husus, hukuka uygunluk ilkesidir. Anayasa m.38 ve CMK m.206’ya göre hukuka aykırı şekilde elde edilen deliller hükme esas alınamaz. Bu kural, “zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” (fruit of the poisonous tree) ilkesine dayanmaktadır. Örneğin, hakim kararı olmadan yapılan telefon dinlemeleri, işkenceyle alınan ifadeler veya özel hayatın gizliliğini ihlal eden deliller hukuka aykırıdır.
Delillerin değerlendirilmesi bakımından CMK m.217, “delil serbestisi ve takdiri delil” sistemini benimsemiştir. Buna göre, hâkim, duruşmada tartışılmış her türlü hukuka uygun delili serbestçe değerlendirerek karar verir. Delillerin sayısı değil, güvenilirliği önemlidir.
Delillerin Hukuka Aykırılığı ve Yaptırımı
Hukuka aykırı delillerin ceza muhakemesinde kullanılması yasaktır. CMK m.206/2-a ve m.217/2 hükümleri bu yasağın dayanağını oluşturur. Aykırılığın yaptırımı, delilin hiç dikkate alınmaması ve mahkeme kararının buna dayanamayacak olmasıdır.
Ancak tartışmalı bazı durumlarda, örneğin “katılanın kendi rızasıyla sunduğu” ses kaydı gibi, delilin kullanılıp kullanılamayacağına ilişkin içtihat farklılıkları da bulunmaktadır. Bu gibi durumlarda ölçülülük, orantılılık ve maddi gerçeğe ulaşma amacı gözetilerek değerlendirme yapılır.
Sonuç
Ceza muhakemesinde deliller, maddi gerçeğe ulaşmanın temel araçlarıdır. Ancak delillerin yalnızca elde edilmesi değil, hukuka uygun ve adil bir şekilde elde edilmesi de en az elde edilmesi kadar önemlidir. Bu doğrultuda delil serbestisi ilkesi, hukuka uygunluk ve takdiri delil ilkeleriyle dengelenmiştir. Ceza yargılamasında adaletin sağlanabilmesi için delil toplama ve değerlendirme süreçlerinin hem sanığın haklarını hem de toplumsal adalet beklentisini gözeten bir çerçevede yürütülmesi gerekmektedir.