Ceza Hukukunda Temyiz
Giriş
Ceza muhakemesi hukukunda temyiz, yargılamanın nihai aşamalarından biri olup, hukuka aykırı kararların denetimini sağlamak amacıyla başvurulan önemli bir kanun yoludur. Özellikle adil yargılanma hakkının ve hukuk güvenliğinin sağlanması bakımından temyiz, sistemin en temel güvencelerinden biridir. Ceza muhakemesinde temyiz yolu, kararların yalnızca hukuki yönden incelendiği, maddi olay ve delillerin yeniden değerlendirilmediği, dar kapsamlı ama yüksek etkili bir denetim mekanizmasıdır. Bu nedenle temyiz, istinaftan farklı olarak yalnızca hukukilik denetimi sağlar.
Temyiz, Türk Ceza Muhakemesi sisteminde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286 ila 301. maddeleri arasında düzenlenmiş, sistematik ve sınırlı bir kanun yoludur. Bu yazıda, ceza yargılamasında temyizin hukuki niteliği, kapsamı, başvuru usulü, Yargıtay’ın yetkileri ve uygulamada karşılaşılan sorunlar detaylı bir şekilde incelenecektir.
Temyizin Hukuki Niteliği ve Amacı
Temyiz, klasik anlamda hükmün bir üst yargı merciince denetlenmesidir. Ceza muhakemesi bağlamında ise temyiz, ilk derece mahkemelerinin ve istinaf mahkemelerinin kararlarının hukuka uygunluğunun denetlenmesini sağlayan olağan bir kanun yoludur. Ancak temyiz, istinaftan farklı olarak maddi vakıa ve delil incelemesi yapılmasına imkân tanımaz. Bu yönüyle yalnızca usul ve hukuk kurallarının doğru uygulanıp uygulanmadığı denetlenir.
Temyiz kanun yolunun amacı, yerel mahkemelerin verdiği kararların hukuki denetimini yaparak olası hukuka aykırılıkların düzeltilmesini sağlamak ve bu yolla yargılamada hata oranını azaltmaktır. Ayrıca kamu düzeninin korunması, vatandaşın devlete olan güveninin pekiştirilmesi ve yargılamaların yeknesak yürütülmesi gibi işlevleri de vardır. Temyiz, hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olan “kanun önünde eşitlik” ilkesinin pratik güvencelerinden biridir.
Temyize Tabi Kararlar
Ceza muhakemesinde her karar temyize konu edilemez. Kanun koyucu, temyiz edilebilecek kararları sınırlı sayıda belirlemiştir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286. maddesine göre, temyiz kanun yoluna başvurulabilecek kararlar şu şekilde özetlenebilir:
İlk olarak, ağır ceza mahkemeleri tarafından verilen ve hapis cezası beş yıl veya daha fazla olan hükümler temyize tabidir. Ayrıca, istinaf kanun yolu sonrası verilen ve temyizi mümkün olan kararlar da temyize konu edilebilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın reddi ve düşmesi gibi hükümler de temyize konu olabilecek kararlardandır.
Buna karşılık, 5 yıl veya daha az hapis cezası içeren kararlar temyize açık değildir. Yine, sadece adli para cezası verilmişse ve bu ceza belli sınırların altındaysa temyiz yoluna gidilemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) ilişkin kararlar da temyize konu olamaz; bunlara karşı yalnızca itiraz kanun yolu işletilebilir. Ancak sanık lehine beraat ya da ceza verilmesine yer olmadığı gibi kararlar temyize konu olabilir. Bu da sanığın lehine olan hükmün temyiz edilebileceği istisnai durumlardan biridir.
Temyiz Başvuru Süresi ve Usulü
Temyiz kanun yoluna başvurabilmek için belli şartların yerine getirilmesi gerekir. Bunların başında süre şartı gelir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 291. maddesine göre, temyiz süresi, hükmün ilgiliye tebliğ edilmesinden itibaren 15 gündür. Bu süre içinde kararı veren mahkemeye bir dilekçe verilerek temyiz talebinde bulunulabilir.
Başvurunun şekli bakımından dilekçede açık ve kesin bir şekilde hangi kararın temyiz edildiği belirtilmeli; mümkünse temyiz sebeplerine de yer verilmelidir. Ancak temyiz gerekçesi belirtilmese bile, temyiz istemi geçerli kabul edilir. Temyiz süresinde yapılan başvurular, kararı veren mahkeme tarafından incelendikten sonra dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilir ve buradan da ilgili ceza dairesine havale edilir.
Temyiz başvurusu yalnızca sanık tarafından değil, sanığın müdafii, katılan, mağdur veya Cumhuriyet savcısı tarafından da yapılabilir. Ayrıca karar, sanığın lehine ya da aleyhine temyiz edilebilir. Ancak dikkat edilmelidir ki, sadece sanık lehine temyiz edilmiş bir karar, aleyhe bozma yasağı nedeniyle sanığın durumunu ağırlaştıramaz.
Yargıtay’ın Temyiz İncelemesindeki Rolü ve Yetkileri
Temyiz incelemesini yapmaya yetkili merci, kararın niteliğine göre Yargıtay’ın ilgili ceza dairesidir. Hangi dairenin inceleme yapacağı suçun türüne, kararın mahiyetine ve Yargıtay’ın işbölümüne göre belirlenir. Örneğin kasten öldürme gibi ağır ceza gerektiren suçlarda Yargıtay 1. Ceza Dairesi sıklıkla görevlendirilirken, dolandırıcılık, hırsızlık gibi suçlar farklı dairelerin inceleme alanına girer.
Yargıtay, temyiz incelemesinde yalnızca kararın hukuka uygunluğunu denetler. Delillerin yeterliliği, tanık beyanlarının doğruluğu ya da sanığın suçlu olup olmadığı gibi maddi vakıa konularında değerlendirme yapmaz. Yargıtay’ın incelemesi tamamen usule ilişkindir.
Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay çeşitli kararlar verebilir. Bunlardan ilki, yerel mahkeme kararının hukuka uygun bulunarak onanmasıdır. Eğer karar hukuka uygunsa, herhangi bir düzeltme yapılmadan karar kesinleşir. Ancak kararda küçük ve düzeltilebilir bir hata varsa, Yargıtay bunu düzelterek kararı onaylayabilir. Bu tür kararlara “düzelterek onama” denir.
Eğer kararda esaslı bir hukuka aykırılık tespit edilirse, Yargıtay kararı bozar ve dosyayı yeniden yargılama yapılmak üzere yerel mahkemeye gönderir. Bozma kararından sonra yerel mahkeme ya önceki kararında ısrar eder ya da bozma doğrultusunda yeni bir karar verir. Eğer aynı konuda tekrar temyiz başvurusu yapılırsa, bu kez Yargıtay Ceza Genel Kurulu devreye girer ve nihai kararı verir.
Temyizden Vazgeçme ve Etkileri
Ceza muhakemesinde temyiz hakkı, feragat edilebilir bir haktır. Sanık, müdafi, katılan ya da savcı, temyiz başvurusundan belirli şartlar altında vazgeçebilir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 292. maddesine göre, temyizden vazgeçme, duruşma yapılacaksa duruşma gününe kadar, yapılmayacaksa dosya karar için Yargıtay’a gönderilene kadar mümkündür.
Temyizden vazgeçme açık, kesin ve iradeye dayalı olmalıdır. Vazgeçen taraf bu iradesinden daha sonra dönemez. Sanık temyizden vazgeçmişse, artık müdafiinin yaptığı temyiz geçersiz olur. Bu durum, temyiz hakkının kişisel hak niteliğinde olmasından kaynaklanır.
Temyiz ve İstinaf Ayrımı
Temyiz ile istinaf, her ne kadar aynı sistemin parçaları olsa da nitelikleri bakımından farklı kanun yollarıdır. İstinafta, kararın hem vakıa hem de hukuk yönünden incelenmesi mümkündür. Bölge adliye mahkemeleri, delilleri yeniden değerlendirebilir, tanık dinleyebilir ve yeniden hüküm kurabilir. Bu nedenle istinaf, ikinci derece yargılama mercii olarak görev yapar.
Temyizde ise yalnızca hukuka uygunluk denetimi yapılır. Yargıtay delilleri değerlendirmez, tanıkları dinlemez, sadece kararın yasaya uygun olup olmadığını inceler. Dolayısıyla temyiz, üçüncü derece yargı denetimini ifade eder ve delil değerlendirme yetkisi yoktur.
Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar
Temyiz kanun yolu uygulamada bazı yapısal ve işleyiş sorunları barındırmaktadır. Bunların başında Yargıtay’daki dosya yoğunluğu gelmektedir. Her yıl on binlerce dosyanın incelemeye alınması, kararların hızlı ama yüzeysel verilmesine neden olabilmektedir. Bu da kararların gerekçelendirilmesinde yetersizliklere ve içtihat birliğinin zedelenmesine yol açmaktadır.
Bir diğer sorun, aynı konu hakkında farklı ceza dairelerinin farklı kararlar vermesidir. Bu durum hem avukatlar hem de mahkemeler açısından öngörülebilirliği azaltmakta, hukuk güvenliğini sarsmaktadır. Özellikle bazı suç tiplerinde istikrarsız içtihatlar, temyiz mekanizmasının etkisini düşürmektedir.
Ayrıca yerel mahkemelerin gerekçesiz veya yetersiz gerekçeli kararları da Yargıtay tarafından sıkça bozulmaktadır. CMK m.34 gereği tüm kararların gerekçeli olması gerekirken, bazı mahkemeler yalnızca “delil durumuna göre karar verilmiştir” şeklinde kısa açıklamalarla hüküm kurmakta ve bu durum sanığın haklarını zedelemektedir.
Yargıtay Kararları Işığında Değerlendirme
Yargıtay kararları, temyizin işlevini yerine getirip getirmediğini görmek açısından önemlidir. Örneğin Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2023 yılında verdiği bir kararında, sanık dinlenmeden verilen hükmü “savunma hakkının ihlali” olarak değerlendirmiş ve kararı bozmuştur. Benzer şekilde, ceza miktarının üst sınırdan verilmesi ama gerekçesinin açıklanmaması da bozma nedeni sayılmıştır.
Bu tür kararlar, temyizin gerçekten etkili bir denetim mekanizması olduğunu gösterse de, karar sayısının fazlalığı nedeniyle bazı kararların yeterince detaylı incelenemediği de gözlemlenmektedir. Bu bağlamda Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları, daireler arası içtihat farklılıklarını gidermek açısından önemlidir.
Sonuç
Temyiz, ceza muhakemesi hukukunun en önemli denetim araçlarından biridir. Hukuki denetimi esas alarak, yerel mahkeme kararlarının yasaya uygunluğunu inceleme imkânı sağlar. Böylece adil yargılanma hakkı, hukuk güvenliği ve yargılamada hataların giderilmesi gibi temel değerler korunur. Ancak bu işlevlerin yerine getirilebilmesi, temyiz mercilerinin kararlarını gerekçeli vermesi, içtihat birliğinin sağlanması ve uygulamada öngörülebilirliğin artırılmasıyla mümkündür.
Yargıtay, temyiz incelemesinde hem hukukilik denetimini gerçekleştirmeli hem de kamu vicdanını tatmin edecek kararlar verebilmelidir. Bunun için hem mevzuatın sadeleştirilmesi hem de Yargıtay’ın yapısal reformlarla desteklenmesi gereklidir.