CEZA HUKUKUNDA SAĞIR VE DİLSİZLİK
Ceza Hukukunda Sağır ve Dilsizlik: Hukuki Bir Değerlendirme
1. Giriş
Ceza hukuku, bireylerin işledikleri fiillerin hukuki sonuçlarını belirlerken, kişisel özellikleri ve durumlarını da dikkate alır. Bu kişisel özelliklerden biri de sağır ve dilsizliktir. Sağır ve dilsiz bireyler, iletişim kurmada ve çevrelerindeki olayları algılamada yaşadıkları zorluklar nedeniyle, ceza hukuku bağlamında özel bir korumaya tabi tutulur. Bu yazıda, ceza hukukunda sağır ve dilsizlik kavramı, bu durumun ceza sorumluluğuna etkisi ve Türk hukukundaki yasal düzenlemeler incelenecektir.
2. Sağır ve Dilsizlik Kavramı
Sağır ve dilsizlik, bireyin işitme ve konuşma yeteneğinden yoksun olması durumunu ifade eder. Sağır ve dilsiz bireyler, doğuştan veya sonradan kazanılmış bir işitme kaybı nedeniyle çevrelerindeki sesleri algılayamaz ve buna bağlı olarak konuşma yetilerini de geliştiremezler. Bu durum, bireyin sosyal ilişkilerini, çevresindeki olayları algılamasını ve hukuki süreçleri anlamasını zorlaştırır.
Ceza hukuku, bu tür bireylerin hukuki sorumluluklarını değerlendirirken, onların iletişim kurma ve algılama yetilerinin sınırlı olduğunu dikkate alır. Bu nedenle, sağır ve dilsiz bireylerin ceza sorumluluğu, diğer bireylere göre farklı bir şekilde ele alınır.
3. Türk Ceza Kanunu’nda Sağır ve Dilsizlik
Türk Ceza Kanunu (TCK), sağır ve dilsiz bireylerin ceza sorumluluğunu düzenleyen özel hükümler içermektedir. TCK’nın 33. maddesi, sağır ve dilsiz bireylerin ceza sorumluluğunu, yaşlarına ve algılama yeteneklerine bağlı olarak değerlendirir. Bu maddeye göre:
- 12 yaşını doldurmamış sağır ve dilsiz çocuklar, işledikleri fiillerden dolayı cezai sorumluluk taşımazlar.
- 12 yaşını doldurmuş ancak 15 yaşını doldurmamış sağır ve dilsiz çocuklar, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yetenekleri dikkate alınarak değerlendirilir. Eğer çocuk, fiilin hukuki sonuçlarını algılayabilecek durumda değilse, ceza sorumluluğu ortadan kalkar.
- 15 yaşını doldurmuş ancak 18 yaşını doldurmamış sağır ve dilsiz bireyler, ceza sorumluluğu bakımından yetişkinler gibi değerlendirilir, ancak yaş küçüklüğü nedeniyle cezalarda indirim yapılabilir.
- 18 yaşını doldurmuş sağır ve dilsiz bireyler, eğer fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğine sahip değillerse, cezai sorumlulukları azaltılabilir.
Bu düzenlemeler, sağır ve dilsiz bireylerin hukuki süreçlerde korunmasını ve adaletin sağlanmasını amaçlar.
4. Sağır ve Dilsizlik Halinde Ceza Sorumluluğu
Sağır ve dilsiz bireylerin ceza sorumluluğu, onların algılama ve kavrama yeteneklerine bağlı olarak değerlendirilir. TCK, bu bireylerin işledikleri suçlar nedeniyle cezalandırılmalarını engellemez, ancak bu cezaların uygulanmasında belirli bir esneklik tanır. Örneğin, sağır ve dilsiz bir birey, işlediği bir fiilin hukuki sonuçlarını tam olarak algılayamıyorsa, bu durum ceza sorumluluğunu azaltabilir.
Ayrıca, sağır ve dilsiz bireylerin hukuki süreçlerde kendilerini savunabilmeleri ve adil yargılanmaları için özel önlemler alınmalıdır. Bu önlemler arasında, işaret dili tercümanının sağlanması, hukuki süreçlerin bu bireylerin anlayabileceği şekilde açıklanması ve onların haklarının korunması yer alır.
5. Yargı Kararlarında Sağır ve Dilsizlik
Türk yargı sisteminde, sağır ve dilsiz bireylerin işledikleri suçlarla ilgili çeşitli kararlar verilmiştir. Bu kararlar, sağır ve dilsiz bireylerin ceza sorumluluğunun belirlenmesinde kavrama yeteneklerinin dikkate alınması gerektiğini vurgular. Yargıtay, sağır ve dilsiz bireylerin fiilin hukuki sonuçlarını anlayabilecek durumda olup olmadığını değerlendirirken, bireyin yaşı, eğitimi, sosyal çevresi ve zihinsel gelişim düzeyini göz önünde bulundurur.
Örneğin, Yargıtay’ın bir kararında, 18 yaşını doldurmuş sağır ve dilsiz bir bireyin işlediği suçun hukuki sonuçlarını tam olarak kavrayamadığı tespit edilmiştir ve bu durum ceza sorumluluğunun hafifletilmesi sonucunu doğurmuştur.
6. Sonuç
Ceza hukukunda sağır ve dilsizlik, bireyin ceza sorumluluğunu ve cezalandırılma biçimini etkileyen önemli bir faktördür. Türk Ceza Kanunu, sağır ve dilsiz bireyler için özel düzenlemeler yaparak, onların hukuki süreçlerde korunmasını amaçlar. Bu bireylerin adil yargılanmalarını sağlamak için, hukuki süreçlerde özel önlemler alınmalı ve onların iletişim kurma ve algılama yetenekleri dikkate alınarak kararlar verilmelidir.
Sağır ve dilsiz bireylerin ceza hukuku bağlamında korunması, hukukun adalet ve eşitlik ilkeleri doğrultusunda önemli bir gerekliliktir. Bu nedenle, sağır ve dilsiz bireylerin ceza sorumluluğunun belirlenmesinde, onların bireysel özellikleri ve hukuki süreçlere katılım yetenekleri dikkate alınmalıdır.