BORÇ İLİŞKİSİNDE ASLİ – FER’İ HAKLAR VE ASLİ – YAN YÜKÜMLÜLÜKLER
Bir borç ilişkisinde haklar, asıl amaç doğrultusunda doğan birincil nitelikte haklar ve yardımcı nitelikte olan ikincil haklardan oluşur. Birincil haklar kendi içerisinde asli hak ve fer’i haklar olmak üzere iki türde incelenir. İkincil haklar da yenilik doğuran haklardan, itirazdan ve defiden oluşur. Birincil hakları ele alacak olursak, borç ilişkisini oluşturan alacak hakkı ve talep borcun asli hakkıdır. Tam iki taraflı sözleşmelerde alacak hakkına iki taraf da sahiptir. Örneğin satış sözleşmesinde, alıcı için malı isteme hakkı, satıcı için ise malın bedelini isteme hakkını alacak hakkı olarak ifade ederiz. Alacak hakkını ifade eden asli hak, bir borç ilişkisinde her zaman bulunan bir unsurdur. Alacak hakkının nispi yönüne de değinmek gerekir. Sadece ilgilisine karşı ileri sürülebilir. Borç ilişkisinin birincil nitelikteki diğer hak türü olan fer’i haklar ise asli haklara bağlı ve isteğe göre oluşur. Alacak hakkının olmadığı bir durumda fer’i hakkın oluşması mümkün değildir. Fer’i haklar asli hakkı güvence altına alır veya genişletebilir. Örneğin kefalet borcu bir fer’i haktan meydana gelir. Bu durumda borcun ödenmesinin güvence altına alınması için bir kefalet durumu oluşmuştur. Borcun ödenmesi durumunda kefalet de sona erer. Yani fer’i hak alacak hakkının sona ermesiyle birlikte biter. Asli hakkı genişletme durumuna örnek olarak da faiz yaptırımı verilebilir. Bir borca ek olarak belirli koşullara göre faiz uygulaması, asli hak olan alacak hakkını genişletecek fer’i nitelikteki hakkın varlığını gösterir.
Borç ilişkilerinin diğer hukuki işlemlerden farkı, bir veya birden çok yükümlü ve yükümlülüklerin bulunmasıdır. Yükümlülüklerin kaynağı da çeşitlilik arz edecektir. Sözleşmelerden, sözleşme dışındaki borç kaynaklarından ve dürüstlük kuralından yükümlülüklerin doğması mümkündür. Sözleşmeye dayalı borç ilişkisinden doğan yükümlülükler, birincil yükümlülükler ve ikincil yükümlülükler olarak ikiye ayrılır. Sözleşmeden doğan her türlü yükümlülük, ilk yükümlülükleri ifade eder. İkincil yükümlülükleri ise; asli ve yan edim yükümlülüğü ile yan yükümlülüklerin ihlal edilmesi sonucu ortaya çıkan tazminat yükümlülüğü oluşturur.
Borç ilişkisinin birincil yükümlülükleri, asli ( edim ) yükümlülüğü ve yan yükümlülüklerdir. Edim yükümlülüğü, alacaklının karşısında borçlunun asli yükümlülüğüdür. Borç ilişkisinin asıl konusunu oluşturur. Kendi içinde asli edim yükümlülüğü ve yan edim yükümlülüğü olarak ayrılır. Asli edim yükümlülüğü, sözleşmenin esaslı unsurunu oluşturur. Yani sözleşmenin tipi ve niteliği belirlenir. Satılan şey ve semen, asli edim yükümlülüğüdür. Örneğin bir kira sözleşmesindeki esaslı unsurlar; kira bedeli ve kiralanacak maldır. Kira sözleşmesindeki asli edim yükümlülükleri, kiralayanın malı devretmesi, kiracının ise bedeli ödemesidir. Asli edim yükümlülüklerinin yan edim yükümlülüklerinden temel farkı doğrudan doğruya ifa davası edilebilir olmalarıdır. Yan edim yükümlülükleri, sözleşmenin esaslı unsurunu oluşturmaz. Kanundan, sözleşmeden ve dürüstlük kuralından doğabilir. Asli edime bağlı ve ikincil nitelik taşır. Asli edimden bağımsız olarak ifa edilebilir. Yani asli edimden yükümlülüğünden ayrı olarak talep ve dava edilebilecektir. TBK madde 317’ye göre kiracı, kiralananın olağan kullanımı için gerekli temizlik ve bakım giderlerini ödemekle yükümlüdür. Burada kanundan doğan bir yan edim yükümlülüğü vardır.
Yan yükümlülükler, asli edim yükümlülüklerine bağımlı, bağımsız varlığa sahip olmayan, alacaklıya ifa davası açma hakkını vermeyen yükümlülüklerdir. Yan yükümlülüklerin ihlali, alacaklıya bu ihlalden doğan zararın tazminini isteme hakkı verecektir. Yan yükümlülükler, ifaya yardımcı veya koruyucu nitelikte olabilir. Genel olarak bu yükümlülükleri dürüstlük kuralı oluşturur. Örneğin; satıcı, satılan şeye zarar vermemekle yükümlüdür. Bu, edimin gereği gibi yerine getirilmesini sağlayan ifaya yardımcı yan yükümlülüktür. Başka bir örnek olarak, bir satış temsilcisinin sattığı elektronik cihazın nasıl kullanılacağı hakkında bilgi vermesini, aydınlatma yükümlülüğü olarak ifade edebiliriz. Bu da edimin ifası ile ilgili olmayan koruyucu yan yükümlülüktür.
Stajyer Hukuk Fakültesi Öğrencisi Mert Emir Balcı