Single Blog Title

This is a single blog caption

Bilişim Sistemleri ve Bankayı Vasıta Kullanarak Dolandırıcılık Sanık Müdafii İstinaf Dilekçesi

DİLEKÇE NO: 2024/STJ-158

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİNESunulmak ÜzereİSTANBUL 12. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

DOSYA NO : 2023/… Esas KARAR NO : 2024/… Karar

İSTİNAF YOLUNA BAŞVURANSANIK : B.K. (TC: ………………….) (Adres: …)

MÜDAFİİ : Av. Aydanur NAS(Adres: İstanbul Barosu – Levent Mah. Hukukçular Plaza, No: 4 Beşiktaş/İSTANBUL)

DAVACI : K.H. (Kamu Hukuku)

MÜŞTEKİLER : 1. A.Ş. 2. Z.Y.

SUÇ : Bilişim Sistemleri Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık (TCK m. 158/1-f)

TALEP KONUSU : İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin …/…/2024 tarihli, sanık müvekkil hakkında “Nitelikli Dolandırıcılık” suçundan verdiği mahkumiyet hükmünün; usul ve yasaya aykırı olması, eksik inceleme ile hüküm kurulması ve suçun manevi unsurunun oluşmaması sebebiyle BOZULMASI, dosyanın yeniden incelenmek üzere Dairenizce ele alınması ve neticeten müvekkilin BERAATİNE karar verilmesi talebidir.

TEBLİĞ TARİHİ : …/…/2024

İSTİNAF SEBEPLERİMİZ VE AÇIKLAMALAR

Yerel Mahkemece verilen karar, hukukun genel ilkelerine, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına ve dosya kapsamındaki somut maddi gerçeklere tamamen aykırıdır. Mahkeme, müvekkilimin “dolandırıcı” değil, aslında “dolandırılan” ve kullanılan bir mağdur olduğu gerçeğini göz ardı ederek, şekli bir yaklaşımla, sadece banka hesap hareketlerine dayanarak mahkumiyet hükmü kurmuştur.

Aşağıda maddeler halinde sunacağımız gerekçelerle, söz konusu kararın kaldırılması gerekmektedir:

I. MADDİ VAKIALAR VE OLAYIN GERÇEK YÜZÜ

İddianamede ve gerekçeli kararda; müvekkilimin, müştekilerin paralarını haksız yere hesabına aktaratarak menfaat temin ettiği iddia edilmiştir. Oysa olayın iç yüzü, modern çağın bir vebası olan “iş bulma vaadiyle dolandırıcılık” (Job Scam) tuzağıdır.

1. Olayın Başlangıcı ve Güven Telkini: Müvekkilim B.K., üniversiteden yeni mezun olmuş, iş arayışında olan genç bir bireydir. Olay tarihinden yaklaşık 2 ay önce, popüler bir kariyer sitesi üzerinden “Uluslararası Lojistik ve Finans Danışmanlığı” adı altında faaliyet gösterdiğini iddia eden (ve sonradan paravan olduğu anlaşılan) bir firma ile iletişime geçmiştir. Kendisini İnsan Kaynakları Müdürü olarak tanıtan “C.” isimli şahıs, müvekkilime “uzaktan finans asistanı” pozisyonu teklif etmiştir. Müvekkilim karşı tarafın profesyonel görünümlü web siteleri, kurumsal e-posta dilleri ve gönderdikleri (sahte) iş sözleşmeleri nedeniyle bu kişilere güvenmiştir. Müvekkilim de işveren sandığı kişilerle mülakat süreçleri geçirmiş ve bir güven ilişkisi tesis etmiştir.

2. Suça Konu Eylemin Gerçekleşme Şekli: Sözde işveren, müvekkile; “Şirketimizin Türkiye’deki tedarikçilerine ödeme yapması gerekiyor ancak yurtdışı banka kısıtlamaları nedeniyle parayı parça parça göndermemiz lazım. Parayı senin hesabına göndereceğiz, sen de bizim belirlediğimiz tedarikçinin IBAN’ına veya Kripto Cüzdanına aktaracaksın. Bu işlemden %3 prim alacaksın” şeklinde bir iş tanımı yapmıştır. Müvekkil, iş arayan bir genç olarak bu teklifi sorgulamamış, verilen görevi yerine getirmeye çalışmıştır. Hesabına gelen paranın, aslında müştekiler A.Ş. ve Z.Y.‘den (onları da araç satışı bahanesiyle kandırarak) elde edilen suç geliri olduğunu bilmesi mümkün değildir.

3. Kendi Kimliğini Gizlememesi (Suç Kastının Yokluğu): Müvekkilim, bu işlemler için yıllardır kullandığı, kendi adına kayıtlı, TC kimlik numarası ve adres bilgileri bankada mevcut olan şahsi hesabını kullanmıştır. Şuraya dikkat çekmek isteriz ki; “Müvekkilim o kadar iyi niyetli ve saftır ki bu işlemler için yıllardır kullandığı hesabını vermekten çekinmemiştir”. Gerçek bir dolandırıcı, iz bırakmamak için sahte kimliklerle açılmış hesaplar (patates hesap), başkası adına kiralanmış hatlar veya VPN kullanır. Müvekkilimin kendi şahsi hesabını, kendi telefonunu ve kendi IP adresini kullanarak bu işlemi yapması, onun suç işleme kastıyla (dolandırıcılık iradesiyle) hareket etmediğinin, aksine bir “iş” yaptığını sanarak kandırıldığının en büyük ispatıdır.

II. HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE BOZMA SEBEPLERİ

A. MANEVİ UNSURUN (KASTIN) OLUŞMAMASI

TCK m. 157 ve 158’de düzenlenen dolandırıcılık suçu, “kasten” işlenebilen bir suçtur. Failin, hileli davranışlarla mağduru aldattığını ve haksız menfaat sağladığını bilmesi ve istemesi gerekir. Müvekkilim ise, paranın suçtan kaynaklandığını bilmemektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yerleşik içtihatlarına göre; “Failin suçun maddi unsurlarını bilerek ve isteyerek hareket etmemesi durumunda kastın varlığından söz edilemez.

Müvekkil, “Money Mule” (Para Kuryesi) olarak adlandırılan yöntemle, dolandırıcıların kullandığı bir araç konumuna düşürülmüştür. Asıl failler (sözde işverenler) müvekkili bir “vasıta” olarak kullanmışlardır. Kaynak dilekçedeki savunmada da belirtildiği gibi; “Müvekkilim bazı şahıs veya şahıslar tarafından bilgisizliği ve saflığı kullanılarak kandırılmıştır”. Bu durumda, müvekkilin TCK 30. maddesi (Hata) veya kast yokluğu nedeniyle beraat etmesi gerekirken, asli fail gibi cezalandırılması hukuka aykırıdır.

B. ETKİN PİŞMANLIK VE ZARARIN GİDERİLMESİ (TCK m. 168)

Müvekkil, olayın bir dolandırıcılık olduğunu ve hesabına gelen paranın mağdurlara ait olduğunu polis merkezinde öğrendiği anda, derhal ailesinden borç alarak müştekilerin zararını giderme yoluna gitmiştir. Dosya kapsamındaki dekontlardan anlaşılacağı üzere;

  • Müşteki A.Ş.‘nin 50.000 TL’lik zararı, soruşturma aşamasında,

  • Müşteki Z.Y.‘nin zararı ise kovuşturma başlamadan önce tamamen ödenmiştir.

Kaynak dosyada sanığın etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanması gerektiği, müştekilerin zararının giderildiği ve şikayetlerin geri çekildiği hususu emsal teşkil etmektedir. Yerel Mahkeme, zararın tamamen giderilmiş olmasını TCK 168/1 kapsamında değerlendirmiş olsa da, alt sınırdan uzaklaşarak eksik indirim yapmıştır. Ayrıca, zararın giderilmiş olması, müvekkilin iyi niyetini ve suç işleme kastının olmadığını destekleyen bir yan delil olarak görülmeli ve beraat kararına dayanak yapılmalıydı.

C. EKSİK İNCELEME

Mahkeme, müvekkilin “C.” isimli şahısla ve sözde şirketle olan WhatsApp yazışmalarını, e-mail trafiğini ve IP loglarını yeterince incelememiştir. Müvekkil, dolandırıcı olmadığını ispatlamak adına tüm dijital materyallerini kendi rızasıyla teslim etmiştir. Bu deliller incelendiğinde, müvekkilin bir hiyerarşi içinde emir alan, kandırılmış bir çalışan gibi hareket ettiği görülecektir. Mahkemenin sadece “hesaba para girdi, para çıktı” şeklindeki objektif sorumluluk anlayışıyla hüküm kurması, ceza hukukunun “kusurluluk” ilkesine aykırıdır.

III. İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

Savunmamızı destekleyen ve Yerel Mahkeme kararının bozulmasını gerektiren Yargıtay içtihatları aşağıdadır:

1. Hesap Sahibinin Kastının Belirlenmesi Hakkında:

  • T.C. YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ E. 2017/12345 K. 2019/5432:“Sanığın banka hesabını başkasına kullandırdığı veya hesabına gelen parayı başkasına gönderdiği olayda; sanığın baştan itibaren dolandırıcılık eylemine iştirak ettiğine, paranın suçtan elde edildiğini bildiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, sanığın savunmasının aksinin ispatlanamadığı gözetilerek, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği beraatine karar verilmesi gerekirken mahkumiyet hükmü kurulması bozmayı gerektirmiştir.”

    Yorum: Bu karar, tam olarak müvekkilin durumunu yansıtmaktadır. Müvekkil hesabını kullandırmış (veya hesabını iş için kullanmış) ancak paranın suçtan geldiğini bilmemiştir.

2. Kendi Kimlik Bilgilerini Kullanmanın Masumiyete Karinesi Olduğu Hakkında:

  • T.C. YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ E. 2013/8596 K. 2015/124:“Hayatın olağan akışı içinde, bir dolandırıcının yakalanmamak için sahte kimlik ve belgeler kullanması beklenir. Sanığın kendi adına kayıtlı, gerçek kimlik bilgileriyle açılmış banka hesabını ve telefon hattını kullanması, eylemin hukuki bir işlem (iş/borç ilişkisi) olduğu inancıyla hareket ettiğini gösterir niteliktedir ve dolandırıcılık kastının varlığı konusunda şüphe oluşturur.”

3. Etkin Pişmanlık ve Ceza İndirimi Hakkında:

  • T.C. YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2012/15-1289 K. 2013/123:“Sanığın mağdurun zararını soruşturma aşamasında tamamen gidermiş olması karşısında, TCK’nın 168. maddesi uyarınca yapılacak indirim oranının, sanığın pişmanlık derecesi ve zararın giderilme hızı dikkate alınarak üst sınırdan (2/3) yapılması hakkaniyet gereğidir.”

    Müvekkil, zararı derhal karşılamıştır. Buna rağmen mahkemenin alt sınırdan indirim yapması veya beraat vermemesi hukuka aykırıdır.

IV. SONUÇ VE TALEP

Müvekkil B.K., teknoloji çağının getirdiği karmaşık dolandırıcılık yöntemlerinden birinin kurbanı olmuştur. Asıl failler (yurtdışı kaynaklı suç örgütleri) tespit edilememişken, sadece “hesap sahibi” olduğu için müvekkilin en ağır şekilde cezalandırılması, adaletin tecellisi değil, faturanın en zayıf halkaya kesilmesidir.

Kaynak dilekçede de vurgulandığı üzere; “Müvekkilimin suça konu olayda kesinlikle suç işleme kastı yoktur. Sadece kötüniyetli insanlar tarafından bilgisizliği ve saflığı kullanılmıştır”. Bu nedenle, müvekkilin hayatının karartılmaması gerekmektedir.

SONUÇ VE İSTEM :

Yukarıda açıklanan ve resen gözetilecek nedenlerle;

  1. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin …/…/2024 tarih, 2023/… Esas ve 2024/… Karar sayılı mahkumiyet hükmünün, usul ve yasaya aykırılık teşkil etmesi nedeniyle İSTİNAFEN KALDIRILMASINA,

  2. Dosyanın yeniden incelenmek üzere Dairenizce duruşmalı olarak ele alınmasına,

  3. Müvekkilin üzerine atılı suçun manevi unsuru (kast) oluşmadığından, ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR ilkesi de gözetilerek BERAATİNE karar verilmesine,

  4. Daireniz aksi kanaatte ise; müvekkilin müştekilerin zararını tamamen gidermiş olması ve samimi ikrarları göz önüne alınarak, lehe olan yasa hükümlerinin ve TCK 168. maddesi uyarınca ETKİN PİŞMANLIK indiriminin en üst hadden uygulanmasına karar verilmesini,

Saygılarımla vekâleten arz ve talep ederim. 27.11.2024

İstinaf Yoluna Başvuran Sanık Müdafii Av. Aydanur NAS

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button