Single Blog Title

This is a single blog caption

AYM Bireysel Başvuru Süreçleri

1. Giriş

2010 Anayasa değişikliğiyle Türk hukuk sistemine kazandırılan bireysel başvuru kurumu, temel hak ve özgürlüklerin korunmasında devrim niteliğinde bir mekanizmadır.
2012’den itibaren Anayasa Mahkemesi (AYM), yalnızca norm denetimi yapan bir yüksek mahkeme olmaktan çıkarak, bireylerin doğrudan başvurabildiği temel hak yargısı işlevini üstlenmiştir.

Ancak son yıllarda tartışma artık “AYM hak ihlali tespit ediyor mu?” sorusundan ziyade, “AYM’nin kararları alt yargı organlarında gerçekten uygulanıyor mu?” sorusuna yönelmiştir.
Yargıtay ve Danıştay’ın bazı kararları, AYM’nin bağlayıcı kararlarının “yorum farkı” gerekçesiyle kısmen veya dolaylı uygulanması nedeniyle ciddi hukuk devleti tartışmalarına yol açmıştır.

Bu makale, bireysel başvurunun işlevini, AYM kararlarının bağlayıcılığını, uygulama sorunlarını ve Yargıtay–idari yargı etkileşimini hukuki temelde incelemektedir.


2. Bireysel Başvurunun Hukuki Niteliği

2.1. Anayasal Dayanak

Anayasa m. 148/3:

“Herkes, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerinden kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”

Bu hüküm, Türkiye’de bireysel başvuruyu AİHS temelli bir iç hukuk yolu haline getirmiştir.

2.2. Yasa Dayanağı

Bireysel başvuru süreci 6216 sayılı Kanun’un 45–51. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
AYM, başvuruları yalnızca “kamu gücü ihlali” iddiası bulunduğunda inceler; özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar doğrudan bireysel başvuru konusu yapılamaz.

2.3. Temel Hak Denetiminin Amacı

Amaç, mahkemelerin Anayasa’ya uygun davranmasını sağlamak, iç hukukta hak ihlalini giderici bir iç denetim mekanizması kurmaktır.
Bu yönüyle bireysel başvuru, AİHM öncesi bir “anayasal filtre” niteliği taşır.


3. AYM Kararlarının Bağlayıcılığı

3.1. Anayasal Temel

Anayasa m. 153/6:

“Anayasa Mahkemesi kararları kesindir. Yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”

Dolayısıyla, AYM’nin hak ihlali tespit ettiği kararlar;

  • Yargıtay, Danıştay ve tüm ilk derece mahkemeleri için bağlayıcıdır,

  • Yeniden yargılama ve ihlalin giderilmesi zorunludur.

3.2. 6216 sayılı Kanun m. 50

“İhlalin bir mahkeme kararından kaynaklandığı tespit edilirse, yeniden yargılama yapılmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir.”

Bu hüküm, bağlayıcılığı usulî bir zorunluluk haline getirmiştir.
Ancak uygulamada “yeniden yargılama” kavramı çoğu zaman şekli kalmakta, kararların özüyle uyumlu sonuçlar üretilmemektedir.


4. AYM’nin Temel Hak Rejimi Kararları

AYM, son 10 yılda özellikle şu temel hak alanlarında önemli içtihatlar oluşturmuştur:

  • Adil yargılanma hakkı (Anayasa m. 36),

  • İfade özgürlüğü (m. 26),

  • Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı (m. 34),

  • Mülkiyet hakkı (m. 35),

  • Kişi özgürlüğü ve güvenliği (m. 19),

  • Özel hayatın gizliliği (m. 20).

Bu kararlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarıyla paralellik göstermektedir.

4.1. İfade Özgürlüğü Kararları

AYM, Mehmet Altan (2018) ve Şahin Alpay (2018) kararlarında, tutuklu gazetecilerin ifade özgürlüğü ve kişi güvenliği hakkının ihlal edildiğine hükmetmiş;
ancak İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, “karar henüz kesinleşmedi” gerekçesiyle tahliye kararını uygulamamıştır.
Bu durum, AYM’nin kararlarının alt yargı tarafından tartışılabilir olup olmadığı sorununu gündeme getirmiştir.

4.2. Mülkiyet Hakkı ve Kamulaştırmasız El Atma

AYM, 2019/31563 B. No kararında, kamulaştırmasız el atma nedeniyle uzun süren davaların mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirlemiştir.
Kararın ardından Danıştay 6. Dairesi, AYM içtihadını benimseyerek idari tazminat davalarında “orantılılık” esasını uygulamaya başlamıştır.


5. AYM Kararlarının Uygulanmasında Sorunlar

5.1. Yargı Organlarının Direnci

Bazı Yargıtay daireleri ve ilk derece mahkemeleri, AYM’nin kararlarını “sadece somut olaya özgü” sayarak genel etkisini sınırlamaktadır.

Yargıtay 3. CD, 2021/2243 K.:

“Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcı olmakla birlikte, her olayın kendi koşullarında değerlendirilmesi gerekir.”

Bu yaklaşım, Anayasa m. 153’ün lafzıyla bağdaşmamakta ve hukuk devleti ilkesine zarar vermektedir.

5.2. Yeniden Yargılamanın Şekle İndirgenmesi

Bazı mahkemeler, AYM’nin ihlal tespiti sonrası “yeniden yargılama” yapmaksızın “önceki hükmün aynen korunmasına” karar vermektedir.
Bu uygulama, AYM kararının bağlayıcı içeriğini etkisiz kılmakta, hak ihlalinin fiilen giderilmesini engellemektedir.

5.3. İdari Yargıda Uyum Sorunları

Danıştay bazı dairelerinde AYM kararlarının “idari işlemlere doğrudan uygulanamayacağı” görüşü hâkimdir.
Ancak AYM’nin bireysel başvuru kararları, yalnız adli değil, idari yargı organlarını da bağlamaktadır.

AYM, 2017/13204 K. (Ali Rıza Özer kararı):

“İhlal tespiti yalnız yargı organlarını değil, idari makamları da bağlar; işlem geri alınmalı veya düzeltilmelidir.”


6. Yargıtay ve Danıştay’ın Etkisi

6.1. Yargıtay’ın Yaklaşımı

Yargıtay, AYM’nin içtihatlarını zamanla daha geniş kabul etmeye başlamıştır.
Özellikle adil yargılanma ve mülkiyet hakkı alanında AYM kararları artık emsal niteliğinde değerlendirilmekte; bozma gerekçelerinde “AYM kararına atıf” yapılmaktadır.

Ancak ifade özgürlüğü ve sosyal medya paylaşımları gibi hassas alanlarda hâlâ direnç gözlenmektedir.
Bu durum, AYM’nin anayasal güvencesine rağmen yargı birliği ilkesinin zedelendiği anlamına gelir.

6.2. Danıştay ve İdari Yargı Uygulamaları

Danıştay 12. Dairesi’nin 2022/4131 E., 2023/1425 K. kararında, “kamu görevlisinin disiplin cezasına ilişkin AYM ihlal kararının yeniden işlem tesisini gerektirdiği” açıkça belirtilmiş, AYM’ye uyum yönünde önemli bir adım atılmıştır.

Buna karşın bazı daireler, AYM’nin “iptal veya işlem geri alma” talimatlarını yalnız tazminatla sınırlı tutmaktadır.
Bu da ihlalin tam giderilmemesine neden olmaktadır.


7. AYM Kararlarının AİHM ile Uyumu

AYM kararları, büyük ölçüde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve AİHM içtihatlarıyla paraleldir.
Ancak bazı durumlarda AYM’nin “yerel takdir” gerekçesiyle AİHM’den ayrıldığı görülmektedir.

AİHM, Kavala v. Türkiye (2022) kararında, AYM’nin Kavala başvurusunu reddetmesini “etkin denetim eksikliği” olarak değerlendirmiştir.
Bu karar, bireysel başvuru sisteminin uluslararası güvenilirliğini zedelemiştir.

Dolayısıyla, AYM’nin gelecekte AİHM ile eşgüdüm içinde karar üretmesi, sistemin sürdürülebilirliği açısından zorunludur.


8. Uygulanabilirlik ve Etkinlik Sorunu

8.1. Normatif Etki – Somut Etki Ayrımı

AYM kararlarının iki yönlü etkisi vardır:

  1. Normatif etki – Diğer mahkemelere yol gösterici içtihat oluşturur.

  2. Somut etki – İhlal edilen bireyin hakkını doğrudan giderir.

Ancak uygulamada çoğu karar sadece somut dosyayla sınırlı kalmakta, sistematik bir dönüşüm yaratamamaktadır.
Bu nedenle AYM’nin kararlarının normatif etki kapasitesini artırması gereklidir.

8.2. Tazminat ve Yeniden Yargılama

AYM, genellikle “yeniden yargılama yapılmasına” veya “manevi tazminat ödenmesine” hükmeder.
Ancak bu iki yolun eşzamanlı işletilmemesi, kararların uygulanabilirliğini azaltmaktadır.

AYM, 2019/16893 K. (Ali Osman Kararı):

“Tazminat, ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırmaya yetmiyorsa yeniden yargılama zorunludur.”


9. Reform İhtiyacı ve Çözüm Önerileri

  1. Bağlayıcılığın Denetimi:
    AYM kararlarının uygulanıp uygulanmadığı, Adalet Bakanlığı veya HSK nezdinde düzenli raporlanmalıdır.

  2. Yeniden Yargılama Denetimi:
    İhlal kararının gereğini yerine getirmeyen mahkeme veya idare için disiplin sorumluluğu öngörülmelidir.

  3. Yargı-AYM Diyaloğu:
    Yargıtay, Danıştay ve AYM arasında ortak “anayasal yargı diyalog kurulu” oluşturulmalı, içtihat birliği sağlanmalıdır.

  4. Eğitim ve Bilinç:
    İlk derece yargıçlarının AYM kararlarının gerekçesini anlaması için düzenli hak temelli yargı eğitimleri verilmelidir.

  5. AİHM Uyum Mekanizması:
    AİHM kararlarının içtihat havuzuna doğrudan entegre edilmesi, bireysel başvurunun etkinliğini artıracaktır.


10. Hakkaniyet ve Hukuk Devleti Bağlamı

Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru sistemiyle Türkiye’de “anayasal adaletin son kalesi” haline gelmiştir.
Ancak bu sistemin başarısı, yalnız AYM’nin karar vermesiyle değil, alt yargı organlarının bu kararları içselleştirmesiyle mümkündür.

Hakkaniyet ilkesi, yargı organlarının AYM’nin ruhuna uygun hareket etmesini; “formel değil, maddi adalet” sağlamasını gerektirir.

Yargıtay’ın son dönemde AYM içtihatlarını daha fazla referans göstermesi olumlu bir gelişme olsa da, idari yargının ve yerel mahkemelerin uygulamada hâlâ tutarsızlıklar gösterdiği gözlenmektedir.


11. Sonuç ve Değerlendirme

Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru sistemi, Türkiye’de temel hakların korunması için hayati bir mekanizmadır.
Ancak bu mekanizmanın etkili olabilmesi, kararların tam uygulanması, yeniden yargılamanın maddi anlamda yapılması ve yargı birliği ilkesinin güçlenmesi ile mümkündür.

Sonuç olarak:

  • AYM kararları, Anayasa m. 153 gereği tüm organları bağlar; bu bağlayıcılığın tartışılması hukuken mümkün değildir.

  • Yargıtay ve Danıştay’ın AYM içtihatlarını benimsemesi, hukuk güvenliğinin temelidir.

  • Yeniden yargılamada formalite değil, ihlalin fiilî giderimi esas alınmalıdır.

  • AYM, AİHM ile eşgüdüm içinde karar üretmeli, temel hak yargısının güvenilirliğini korumalıdır.

  • Hak arama özgürlüğü, sadece başvuru hakkı değil, kararların uygulanmasını talep etme hakkını da içerir.

Bu yönüyle bireysel başvuru, yalnız bireyin değil; hukuk devletinin vicdanı haline gelmiştir.

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button