Amortisman Politikaları Şirketin Kârlılığını Gizliyor Olabilir mi?
Giriş
Yatırımcıların bir şirkete ilişkin kararlarında en önemli unsurların başında kârlılık oranları, nakit akışı ve finansal sürdürülebilirlik gelir. Ancak bu göstergeler, bilançoların ve gelir tablolarının arkasındaki muhasebe politikaları ile kolaylıkla yönlendirilebilir. Bu noktada en dikkat çekici araçlardan biri, amortisman politikalarıdır.
Amortisman, muhasebe açısından sabit kıymetlerin zamanla değer kaybının sistematik biçimde giderleştirilmesi sürecidir. Ancak hangi yöntemin seçileceği, ne oranda ayrılacağı ve dönem içinde ne şekilde raporlanacağı gibi tercihler, kârlılık üzerinde doğrudan etki yaratır. Bu nedenle due diligence süreçlerinde amortisman politikalarının yatırımcı açısından ayrı bir inceleme konusu yapılması şarttır.
1. Amortismanın Temel Hukuki Niteliği
Amortisman uygulaması, hem Türk vergi mevzuatında hem de Türkiye Finansal Raporlama Standartları (TFRS) kapsamında düzenlenmiştir.
Vergi Usul Kanunu (VUK) açısından:
-
Amortismana tabi iktisadi kıymetler, edinme bedelleri üzerinden belirli oranlarla itfa edilir.
-
VUK m.313-328 arası düzenlemelerde yer alır.
-
Genel kural, normal amortisman yöntemidir; ancak azalan bakiyeler yöntemi de bazı durumlarda kullanılabilir.
TFRS açısından:
-
Şirketler, faaliyet sonuçlarını daha gerçekçi göstermek adına kullanım ömrüne ve fayda süresine dayalı olarak farklı amortisman yöntemleri uygulayabilir.
-
Bu yöntemler: Doğrusal yöntem, azalan bakiye yöntemi, üretim miktarı yöntemi gibi seçenekleri içerir.
Yatırımcı açısından kritik olan, hangi yöntemin ne gerekçeyle seçildiği ve bu yöntemin finansal durumu nasıl etkilediğidir.
2. Amortisman Yoluyla Kârın Az Gösterilmesi: Vergisel Avantaj mı Manipülasyon mu?
Bir şirket, sabit varlıklarının değerini hızla giderleştirerek kısa vadede kârını düşük gösterip daha az vergi ödeyebilir. Bu, bir anlamda vergisel avantaj sağlar.
Ancak uzun vadede:
-
Varlıkların defter değeri hızlıca tükenir.
-
Kârlılık düşük gösterildiği için yatırımcılar şirketin büyüme potansiyelini yanlış değerlendirebilir.
-
Şirketin borçlanma kapasitesi etkilenebilir.
Özellikle şirket birleşmeleri, satın almalar ve halka arz öncesi dönemlerde amortisman oranlarının olağandışı şekilde değiştirilmesi, ciddi manipülasyon şüphesi doğurur.
3. Yatırımcı Açısından Değerlendirme Kriterleri
Bir yatırımcının due diligence sürecinde şu soruları sorması gerekir:
-
Hangi amortisman yöntemi kullanılmış?
-
Son 3 yılda amortisman oranlarında değişiklik yapılmış mı?
-
Bu yöntem sektör ortalamalarına uygun mu?
-
Değişiklik yapılmışsa, bu değişikliğin gerekçesi nedir?
-
Şirketin net aktif değerinde nasıl bir fark yaratıyor?
Bu sorulara alınacak yanıtlar, yatırımcının şirketin gerçek performansını doğru anlamasını sağlar.
4. Örnek Olay: Gizlenmiş Değer Düşüklüğü ve Yatırımcı Yanıltması
Bir enerji üretim şirketi, 80 milyon TL değerinde türbin satın aldı ve doğrusal yöntemle 10 yıl boyunca amortisman uygulayacağını belirtti. Ancak şirketin 4. yılında üretim kapasitesi %70 düşmesine rağmen amortisman oranlarında değişikliğe gidilmedi. Türbinin fiziksel değeri düşmüş olsa da finansal tablolarda hâlâ %60 oranında aktif değer gösterildi.
Yatırımcı bu varlığı olduğundan daha değerli kabul ederek yüksek bedel ödedi. Ancak sonraki yıl şirket, varlık değer düşüklüğü zararını 25 milyon TL olarak beyan etti. Bu durum yatırımcının değerleme hatasına yol açtı.
5. Amortismanla İlgili Sık Karşılaşılan Riskli Uygulamalar
a. Faydalı Ömür Tahminlerinin Keyfi Belirlenmesi
Örneğin, 5 yıl kullanılması beklenen bir yazılım lisansı için 15 yıllık amortisman süresi belirlenmesi, giderlerin gereksiz şekilde ertelenmesi anlamına gelir.
b. Varlık Gruplamasında Sapmalar
Aynı tür varlıkların farklı sürelerle amortismana tabi tutulması, bilanço kalemlerinin karşılaştırılabilirliğini ortadan kaldırır.
c. Dönemsel Amortisman Kaydırmaları
Özellikle yıl sonlarında, kâr-zarar rakamlarını etkilemek amacıyla amortisman ayrılmaması veya azaltılması da manipülasyonun bir biçimidir.
6. Denetim Kuralları ve Sorumluluklar
Türk Ticaret Kanunu (TTK):
-
Finansal tabloların gerçeğe uygun ve dürüst sunumu zorunludur (TTK m. 515-518).
-
Yanıltıcı mali tablo düzenleyen şirket yönetimi, hem sorumluluk davası hem de cezai yaptırımlarla karşılaşabilir.
Bağımsız Denetim Raporları:
Amortisman politikalarındaki olağandışı uygulamalar genellikle “şartlı görüş” ya da “önemli belirsizlik” olarak denetim raporlarında belirtilir. Ancak yatırımcı bu uyarıları dikkatli okumazsa, zarar görmesi muhtemeldir.
7. Finansal Raporlarda Şeffaflık: Yönetim Açıklamaları Ne Kadar Tatmin Edici?
Finansal tablolara ek olarak sunulan dipnotlar ve yönetim raporları, amortisman politikalarının gerekçelerini açıklamak zorundadır.
Yatırımcı açısından:
-
Bu açıklamalar açık mı?
-
Sektör normlarına uygunluk var mı?
-
Geçmiş yıllarla karşılaştırma yapılmış mı?
gibi sorular önemlidir.
8. Amortisman Oranlarının Uluslararası Yatırım Kararlarına Etkisi
Yabancı yatırımcılar için amortisman politikaları, yalnızca vergi değil aynı zamanda kar payı dağıtımı, hisse değerlemesi ve çıkış stratejisi açısından da belirleyicidir.
Yatırımcı:
-
Şirketin EBITDA’sını yapay olarak düşük gösterdiğini fark ederse, teklif bedelini aşağıya çeker.
-
Fazla amortisman ayrılan şirket, “zarar eden” bir izlenim vererek haksız rekabet yaratabilir.
-
Özellikle teknoloji ve hızlı büyüyen sektörlerde bu durum sıklıkla tartışılır.
Sonuç
Amortisman, muhasebenin teknik bir konusu gibi görünse de, gerçekte şirketin finansal gerçekliğini perdeleme aracı haline gelebilir. Due diligence sürecinde yalnızca rakamlar değil, bu rakamların arkasındaki muhasebe politikaları incelenmeli, amortisman yöntemleri sektörel karşılaştırmalarla analiz edilmelidir. Yatırımcı için güvenilir bir şirket profili çizmek, yalnızca bilanço değil, onun altındaki varsayımları da denetlemekten geçer.
Hukuk Fakültesi Öğrencisi Gamze Akbulut
