Single Blog Title

This is a single blog caption

Adli Kontrol Tedbirleri Nelerdir?

Ceza yargılamasında temel mesele, bir suç isnadıyla karşı karşıya kalan kişinin özgürlüğünün nasıl korunacağı ile kamu güvenliği arasında adil bir denge kurmaktır. Tutuklama, bu dengeyi sağlayan en ağır koruma tedbiridir; çünkü kişinin özgürlüğünü tamamen kısıtlar. Ancak modern ceza muhakemesi anlayışı, tutuklamanın yalnızca zorunlu hallerde ve son çare olarak uygulanmasını öngörmektedir. İşte bu noktada adli kontrol tedbirleri, kişinin tamamen özgürlüğünden mahrum bırakılmadan yargılamanın sağlıklı yürütülmesini sağlayan daha hafif koruma önlemleri olarak öne çıkar.

Adli kontrol, Türk hukuk sisteminde Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109. maddesi ve devamında düzenlenmiştir. Bu kurum, sanık veya şüpheliyi toplum içinde belirli sınırlamalara tabi tutarak hem yargılamanın güvenliğini sağlar hem de kişinin sosyal hayatını bütünüyle koparmadan devam ettirmesine olanak tanır. Böylelikle “özgürlük esas, tutuklama istisna” ilkesinin hayata geçirilmesinde önemli bir rol üstlenir.

Adli Kontrolün Amacı ve Felsefesi

Adli kontrolün temel amacı, şüpheli veya sanığın kaçmasını engellemek, delilleri karartmasını önlemek ve yargılamanın sağlıklı şekilde yürütülmesini sağlamaktır. Bu amaç, kişinin özgürlüğünü tamamen ortadan kaldırmadan, yalnızca belli ölçülerde kısıtlamalar getirilerek gerçekleştirilmeye çalışılır. Hukuk devleti ilkesinin gereği olarak, devletin müdahaleleri ölçülü, gerekli ve orantılı olmak zorundadır. Adli kontrol tedbirleri de bu gerekliliklerin ürünüdür.

Uygulamada mahkemeler, özellikle tutuklamanın ağır sonuçlarını bertaraf etmek amacıyla adli kontrolü tercih etmektedir. Böylece bir yandan yargılamanın selameti sağlanırken, diğer yandan şüpheli veya sanığın toplumdan tamamen izole edilmesinin önüne geçilmektedir.

Adli Kontrolün Hukuki Dayanağı

CMK m.109’a göre hâkim, tutuklama sebeplerinin bulunmasına rağmen tutuklama yerine adli kontrol uygulanabileceğine karar verebilir. Bu durumda sanığa belirli yükümlülükler yüklenir. Yükümlülüklerin kapsamı ve türleri, kişinin durumuna ve isnat edilen suçun niteliğine göre belirlenir. Kanunda sayılan yükümlülükler sınırlı değildir; hâkim, somut olayın gerekliliklerine göre farklı yükümlülükler de öngörebilir.

Buradaki kritik nokta, yükümlülüklerin her hâlükârda ölçülülük ilkesine uygun olmasıdır. Yani, kişi için gereğinden fazla külfet oluşturan veya hayatını olağan dışı şekilde zorlaştıran adli kontrol kararları hukuka aykırı hale gelir.

Uygulanabilecek Adli Kontrol Tedbirleri

Adli kontrol kapsamında şüpheli veya sanığa getirilebilecek başlıca tedbirler şunlardır:

İlk olarak en yaygın tedbirlerden biri yurtdışı çıkış yasağıdır. Bu tedbirle kişinin ülke sınırları dışına çıkması engellenir. Böylece kaçma ihtimali ortadan kaldırılır. Yargılamanın sağlıklı yürütülmesi için bu tedbir özellikle sık başvurulan yöntemlerden biridir. Ancak bu yasağın süresiz şekilde devam ettirilmesi ölçüsüz olur; belirli aralıklarla gözden geçirilmesi gerekir.

Bir diğer önemli tedbir ise imza yükümlülüğüdür. Bu kapsamda sanık veya şüpheli, belirlenen karakola belli aralıklarla giderek imza atmak zorundadır. Bu yöntem, kişinin sürekli kontrol altında tutulmasını sağlar ve kaçma riskini azaltır. Ancak imza yükümlülüğünün çok sık verilmesi, kişinin iş ve özel yaşamını aşırı derecede zorlaştırabilir; bu nedenle ölçülülük gözetilmelidir.

Son yıllarda uygulamada artan bir tedbir türü de elektronik kelepçe ile izlemedir. Bu yöntemle kişi, elektronik cihazlar sayesinde sürekli gözetim altında tutulur. Özellikle şiddet mağdurlarının korunması gereken dosyalarda veya belirli bir alandan uzak durması gereken durumlarda bu tedbir etkin şekilde kullanılmaktadır.

Adli kontrol kapsamında ayrıca kişinin belirli bir yerde ikamet etmesi, belirli yerlere girmemesi, belirli kişilerle görüşmemesi, araç kullanmaktan men edilmesi, tedaviye veya eğitime devam etmesi ya da kamuya yararlı bir işte çalıştırılması gibi yükümlülükler de getirilebilir. Bu yükümlülükler, kişinin durumuna göre uyarlanarak bireyselleştirilir.

Adli Kontrolün Uygulama Usulü

Adli kontrol kararını soruşturma aşamasında sulh ceza hâkimi, kovuşturma aşamasında ise yargılamayı yapan mahkeme verir. Cumhuriyet savcısı adli kontrol talep edebilir, ancak kararı verecek merci hâkimdir. Karar verilirken şüpheli veya sanığın dinlenmesi gerekir; savunma hakkı gözetilmeden verilen kararlar usule aykırı olur.

Tedbir kararı verildikten sonra yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından takip edilir. Eğer kişi yükümlülüklerine uymazsa, hâkim tedbirleri ağırlaştırabilir veya tutuklama kararı verebilir. Bu nedenle adli kontrol, sanık açısından da ciddiyetle uyulması gereken bir kurumdur.

Adli Kontrolün Kaldırılması

Adli kontrol tedbirleri süresiz değildir. Yargılamanın ilerleyişi ve şartların değişmesiyle birlikte tedbirin gerekliliği ortadan kalkabilir. Bu durumda hâkim, re’sen veya talep üzerine tedbiri kaldırabilir ya da hafifletebilir. Özellikle uzun süre devam eden adli kontrol kararlarının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını ihlal edebileceği Anayasa Mahkemesi kararlarıyla vurgulanmıştır. Bu nedenle adli kontrolün kaldırılması, ölçülülük ilkesi çerçevesinde sık sık değerlendirilmelidir.

Yargı Kararları ve İçtihatlar

Yargıtay, adli kontrol tedbirlerinin tutuklamanın alternatifi olduğuna işaret ederek, bu tedbirlerin keyfî şekilde uygulanamayacağını sıkça vurgulamaktadır. Özellikle yurtdışı çıkış yasağı kararlarının süresiz şekilde devam etmesi veya imza yükümlülüğünün gereksiz yere ağırlaştırılması durumlarında, Yargıtay ölçülülük ilkesine aykırılık tespit edebilmektedir.

Anayasa Mahkemesi de bireysel başvurularda adli kontrolün ölçüsüz uygulanması hâllerinde hak ihlali kararı vermektedir. Örneğin, uzun süre boyunca gerekçesiz şekilde devam ettirilen yurtdışı çıkış yasağı, Anayasa Mahkemesi tarafından kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali olarak değerlendirilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Perspektifi

AİHM, 5. madde kapsamında özgürlükten yoksun bırakma kavramını geniş yorumlamaktadır. Buna göre, adli kontrol tedbirleri de kişinin hayatını ciddi ölçüde kısıtlıyorsa, özgürlük hakkına müdahale teşkil edebilir. Bu nedenle AİHM, adli kontrol tedbirlerinin gerekliliğini, süresini ve orantılılığını sıkı şekilde denetlemektedir. Türkiye hakkında verilen bazı kararlarda, adli kontrolün uzun süre ve gerekçesiz uygulanmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.

Sonuç ve Değerlendirme

Adli kontrol tedbirleri, ceza muhakemesinde tutuklamanın alternatifi olarak şüpheli veya sanığın özgürlüğünü koruyan, aynı zamanda yargılamanın sağlıklı yürütülmesini sağlayan önemli bir kurumdur. Ancak bu tedbirlerin amacı, kişiyi cezalandırmak değil, yargılama sürecini güvence altına almaktır. Bu nedenle her bir adli kontrol kararı, ölçülülük, gereklilik ve bireyselleştirme ilkeleri doğrultusunda verilmelidir.

Uygulamada mahkemeler, adli kontrol kararlarını gerekçeli ve somut delillere dayalı olarak vermeli; savunma makamları ise tedbirin ölçüsüzlüğünü gördükleri her durumda itiraz yollarını kullanmalıdır. Böylece adli kontrol, hem bireyin temel haklarını koruyan hem de kamu yararını güvence altına alan bir mekanizma olarak işlevini yerine getirebilir.

                                                                                                                                                  Hukuk Fakültesi Öğrencisi Ada Ceren KENDİGELEN

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button