Single Blog Title

This is a single blog caption

Tutuklama CMK m.100

CEZA MUHAKEMESİNDE EN AĞIR KORUMA TEDBİRİ: TUTUKLAMA, HUKUKİ ŞARTLARI VE UYGULAMA REJİMİ

 

Ceza muhakemesi hukuku, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla devletin üstün gücünü kullanırken, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine müdahale etme yetkisine sahip olduğu bir alandır. Bu müdahalelerin en şiddetlisi ve kişi özgürlüğünü en derinden etkileyeni şüphesiz ki “Tutuklama” tedbiridir.

Tutuklama, henüz hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunmayan kişinin, suç şüphesinin yoğunluğu ve belirli yasal nedenlerin varlığı halinde, hakim kararı ile geçici olarak özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Anayasa’nın 19. maddesinde “Kişi Hürriyeti ve Güvenliği” başlığı altında sıkı güvencelere bağlanan bu tedbir, bir cezalandırma aracı değil, muhakemenin sağlıklı işlemesini sağlayan istisnai bir koruma tedbiridir.

Bu çalışmamızda; tutuklama kurumunu, talep ettiğiniz alt başlıklar sistematikliği içerisinde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) hükümleri, doktrin ve yargı içtihatları çerçevesinde inceleyeceğiz.


I. KAVRAM VE HUKUKİ NİTELİK

 

Tutuklama; suç işlediği yönünde kuvvetli şüphe bulunan sanık veya şüphelinin, kaçmasını veya delilleri karartmasını önlemek amacıyla, kesin hükümden önce özgürlüğünün hakim kararıyla kısıtlanarak bir ceza infaz kurumunda tutulmasıdır.

Bu tanım, tutuklamanın iki temel niteliğini ortaya koyar:

  1. Geçicilik: Tutuklama sonsuza kadar veya ceza süresince devam eden bir durum değildir. Hüküm kesinleşinceye kadar veya tutuklama nedenleri ortadan kalkıncaya kadar sürer. Hüküm kesinleştiğinde tutukluluk biter, “Hükümlülük” (İnfaz) başlar.

  2. Araçsallık (Tedbir Olma): Tutuklama bir peşin ceza (infaz) değildir. Yargılamanın yapılabilmesi veya olası bir mahkûmiyet kararının infazının güvence altına alınması için başvurulan bir araçtır.

Hukukumuzda tutuklama “Ultima Ratio” (Son Çare) niteliğindedir. Yani, beklenen amaca daha hafif bir tedbirle (örneğin Adli Kontrol) ulaşılabiliyorsa, tutuklama kararı verilemez. Buna “Ölçülülük İlkesi” denir.


II. TUTUKLAMA ŞARTLARI (CMK m. 100)

 

Bir kişinin tutuklanabilmesi için hakimin keyfi takdiri yeterli değildir. CMK m. 100, tutuklama kararının verilebilmesi için üç temel şartın birlikte gerçekleşmesini aramıştır.

1. Kuvvetli Suç Şüphesinin Varlığını Gösteren Somut Deliller

 

Kanun koyucu, basit bir şüpheyi veya soyut iddiaları tutuklama için yeterli görmemiştir. Şüphelinin o suçu işlediğine dair, dış dünyada görülebilen, akla ve mantığa uygun, dosya kapsamındaki “somut delillerle” desteklenen kuvvetli bir şüphenin varlığı şarttır. (Örneğin; kamera kaydı, parmak izi, HTS kayıtları, tanık beyanları vb.).

2. Bir Tutuklama Nedeninin Bulunması

 

Sadece suç şüphesi yetmez, ayrıca bir “tutuklama nedeninin” de var olması gerekir. Kanun, bu nedenleri şöyle sıralamıştır:

  • Kaçma Şüphesi: Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması. (Örneğin; uçak bileti alması, malvarlığını elden çıkarması, yurt dışında yaşaması).

  • Delilleri Karartma Şüphesi: Şüpheli veya sanığın davranışlarının;

    • Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

    • Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapma girişiminde bulunma, hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması.

3. Katalog Suçlar (Karine Varsayımı)

 

CMK m. 100/3’te sayılan bazı ağır suçlarda (Katalog Suçlar), kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde, yukarıdaki tutuklama nedenlerinin (kaçma/delil karartma) var olduğu varsayılabilir (karine). Bu suçlara örnek olarak; Soykırım, Kasten Öldürme, İşkence, Cinsel Saldırı, Uyuşturucu Ticareti, Anayasal Düzene Karşı Suçlar gösterilebilir. Ancak bu suçlarda bile tutuklama zorunlu değildir, hakimin takdirindedir.

4. Ölçülülük Şartı

 

Yukarıdaki şartlar olsa bile, tutuklama kararı verilmesi “ölçülü” olmalıdır. İşlenen suçun önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçüldüğünde, tutuklama tedbiri orantısız ise (örneğin çok hafif bir suçsa) tutuklama kararı verilemez.


III. TUTUKLAMA YASAĞI (CMK m. 100/4)

 

Kanun koyucu, bazı durumlarda tutuklama tedbirine başvurulmasını kesin olarak yasaklamıştır. Bu hallerde hakim, şartlar oluşsa bile tutuklama kararı veremez.

  1. Sadece Adli Para Cezasını Gerektiren Suçlar: İsnat edilen suçun kanundaki karşılığı hapis cezası değil, sadece adli para cezası ise tutuklama kararı verilemez.

  2. Hapis Cezasının Üst Sınırı: Vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenen suçlar hariç olmak üzere, hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.


IV. TUTUKLAMA KARARI VE USULÜ (CMK m. 101)

 

Hukukumuzda savcının veya kolluğun tutuklama yetkisi yoktur. Tutuklama kararı sadece hakim tarafından verilebilir.

  • Soruşturma Evresinde: Cumhuriyet savcısının istemi üzerine Sulh Ceza Hakimi tarafından verilir. Savcı talep etmezse hakim kendiliğinden tutuklama veremez.

  • Kovuşturma Evresinde: Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen (kendiliğinden) Mahkeme tarafından verilir.

Kararın Gerekçeli Olma Zorunluluğu

 

Tutuklama kararları, şablon cümlelerle verilemez. CMK m. 101/2 uyarınca kararda şunların açıkça yazılması zorunludur:

  1. Kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin neler olduğu,

  2. Tutuklama nedenlerinin (kaçma/karartma) somut olayda neden var olduğu,

  3. Neden Adli Kontrol tedbirinin yetersiz kalacağı (Ölçülülük gerekçesi).

Gerekçesiz veya “delil durumu, suçun mahiyeti” gibi basmakalıp gerekçelerle verilen tutuklama kararları hukuka aykırıdır ve itiraz üzerine bozulmaya mahkumdur.


V. TUTUKLANMA SIRASINDA MÜDAFİ YARDIMINDAN YARARLANMA

 

Tutuklama istemiyle hakimliğe sevk edilen şüpheli veya sanığın “Sorgu”su yapılır. Bu sorgu, savunma hakkının en kritik anıdır.

CMK m. 101/3 uyarınca; tutuklama istenildiğinde, şüpheli veya sanık, kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafi (avukat) yardımından yararlanır.

Bu düzenleme emredicidir. Tutuklamaya sevk edilen kişi, “Ben avukat istemiyorum” dese bile, hakim ona zorunlu müdafi atamak zorundadır. Müdafi olmadan yapılan sorgu ve verilen tutuklama kararı usulden sakattır. Müdafi, sorgu sırasında şüphelinin yanında bulunur, hukuki yardımda bulunur ve tutuklama talebine karşı savunma yapar.


VI. TUTUKLANANIN DURUMUNUN YAKINLARINA BİLDİRİLMESİ (CMK m. 107)

 

Kişi hürriyetinin kısıtlanması, sadece bireyi değil ailesini de etkileyen bir durumdur. Hukuk devleti, “gözaltında/tutuklulukta kayıp” vakalarının önüne geçmek ve haberleşme hürriyetini sağlamak için bildirim zorunluluğu getirmiştir.

CMK m. 107 uyarınca;

  1. Tutuklama kararı,

  2. Tutukluluğun uzatılması,

  3. Tahliye kararı,

Tutuklunun istediği bir kişiye veya yakınlarına gecikmeksizin bildirilir. Ayrıca, tutuklanan kişi yabancı uyruklu ise, vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna da yazılı olarak bildirim yapılır. Bu bildirim görevi, kararı veren hakimliğe veya ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına aittir.


VII. TUTUKLULUĞUN İNCELENMESİ (CMK m. 108)

 

Tutuklama, başladığı gibi bitene kadar devam eden statik bir süreç değildir. Şartların değişip değişmediği düzenli olarak denetlenmek zorundadır.

1. Soruşturma Aşamasında İnceleme

 

Soruşturma evresinde şüpheli tutuklu bulunduğu süre içinde, en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk halinin devamının gerekip gerekmediği incelenir.

  • Bu inceleme, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine Sulh Ceza Hakimi tarafından yapılır.

  • İnceleme kural olarak dosya üzerinden yapılsa da, Anayasa Mahkemesi kararları ve CMK değişiklikleri gereği, belirli periyotlarda şüpheli ve müdafiinin dinlenilmesi (duruşmalı inceleme) zorunluluğu getirilmiştir.

2. Kovuşturma Aşamasında İnceleme

 

Mahkeme, tutuklu sanığın durumunu her duruşmada veya duruşma aralarında en geç otuzar günlük süreler içinde re’sen (kendiliğinden) inceler ve karara bağlar.

3. İtiraz Üzerine İnceleme

 

Şüpheli/Sanık veya müdafii, tutuklama kararına veya tutukluluğun devamı kararına her zaman itiraz edebilir. İtiraz, kararı veren merciin bir üstündeki mahkeme/hakimlik tarafından incelenir.


VIII. TUTUKLULUK SÜRESİ (CMK m. 102)

 

Tutukluluk bir ceza infazı olmadığından, sonsuza kadar süremez. Kanun koyucu, yargılamanın uzaması ihtimaline karşı tutuklulukta geçecek “azami” süreleri belirlemiştir. Bu süreler dolduğunda, hüküm verilmemiş olsa bile kişi tahliye edilmek zorundadır.

Süreler, suçun niteliğine ve yargılamanın evresine göre değişir:

A. Soruşturma Evresinde Azami Tutukluluk Süreleri

 

Soruşturma aşamasında (henüz dava açılmadan) bir kişi en fazla ne kadar tutuklu kalabilir?

  • Ağır Ceza Mahkemesinin görevine girmeyen işlerde: En çok 6 ay.

  • Ağır Ceza Mahkemesinin görevine giren işlerde: En çok 1 yıl. (Ancak gerekçesi gösterilerek 6 ay daha uzatılabilir, toplam 1 yıl 6 ay).

  • Terör ve Toplu Suçlarda: Uzatma süreleri ile birlikte bu süreler daha da artabilir.

B. Toplam (Soruşturma + Kovuşturma) Azami Tutukluluk Süreleri

 

Yargılamanın tamamında geçecek süreler şöyledir:

  1. Ağır Ceza Mahkemesinin Görevine Girmeyen İşlerde (Asliye Ceza):

    • Tutukluluk süresi en çok 1 yıldır.

    • Zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek 6 ay daha uzatılabilir.

    • Toplam Azami Süre: 1 yıl 6 ay.

  2. Ağır Ceza Mahkemesinin Görevine Giren İşlerde:

    • Tutukluluk süresi en çok 2 yıldır.

    • Zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir. Uzatma süresi toplam 3 yılı geçemez.

    • Toplam Azami Süre: 2 + 3 = 5 yıl.

  3. Terör Suçları ve Bazı Katalog Suçlar (CMK 102/2 – Özel Hüküm):

    • Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar ve toplu işlenen suçlarda uzatma süresi 5 yılı geçemez.

    • Yani temel süre (2 yıl) + Uzatma (5 yıl) = Toplam Azami Süre 7 yıldır.

Sürelerin Hesaplanması

 

Bu süreler, kişinin fiilen cezaevinde geçirdiği günlerdir. Eğer mahkumiyet hükmü kesinleşirse, tutuklulukta geçen süreler cezadan mahsup edilir (düşülür).


SONUÇ

 

Tutuklama, ceza muhakemesinde başvurulan en ağır ve en etkili koruma tedbiridir. Bir yandan kaçma veya delil karartma şüphesi olan kişilerin yargılamadan kaçmasını engellerken, diğer yandan masumiyet karinesi altındaki bireyin özgürlüğünü elinden almaktadır.

Bu nedenle, hukuk devletinde tutuklama bir “kural” değil, “istisna” olmalıdır. CMK’nın getirdiği “Somut Delil”, “Ölçülülük” ve “Gerekçeli Karar” şartları, bu tedbirin bir cezalandırma aracına dönüşmesini engellemek için konulmuş sigortalardır. Hakimlerin tutuklama kararı verirken Adli Kontrol tedbirinin yetersiz kalacağını somut olgularla ortaya koyması, Anayasa ve AİHS standartlarının bir gereğidir.

Unutulmamalıdır ki; haksız tutuklama, sadece bireyin değil, toplumun adalet duygusunun da hapsedilmesi anlamına gelir. Bu sebeple tutuklama sürecinin her aşaması (karar, itiraz, süreler) sıkı bir hukuki denetime ve şekil şartlarına tabidir.


Yasal Uyarı: İşbu metin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde genel bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Somut hukuki süreçlerinizde hak kaybı yaşamamak adına uzman bir ceza avukatından profesyonel destek alınması tavsiye olunur.

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button