Kamulaştırmasız El Atma Ve Mülkiyet Hakkının Korunması
Mülkiyet hakkı, gerek Türk Anayasası’nın 35. maddesi, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) ek 1 No’lu Protokol’ün 1. maddesi ile güvence altına alınmış temel bir haktır.
Devletin, kamu yararı amacıyla mülkiyet hakkına müdahalesi ancak kamulaştırma usulü ile ve karşılığı peşin ödenmek şartıyla mümkündür.
Ancak uygulamada, idarenin bazı taşınmazlara kamulaştırma yapmaksızın fiilen veya hukuken el koyduğu durumlarla sıkça karşılaşılmaktadır. Bu tür durumlar “kamulaştırmasız el atma” olarak adlandırılmakta ve uzun yıllardır hem iç hukukta hem de uluslararası platformlarda tartışma konusudur.
Bu makalede, kamulaştırmasız el atma kavramı, türleri, hukuki sonuçları, yargısal başvuru yolları ve Anayasa Mahkemesi ile AİHM içtihatları ışığında mülkiyet hakkının korunması ele alınacaktır.
2. Kamulaştırmasız El Atma Nedir?
Kamulaştırmasız el atma, idarenin herhangi bir kamulaştırma işlemi yapmadan bir taşınmazı fiilen kullanması veya mülkiyet hakkını hukuken kısıtlaması durumudur.
Bu el atma, iki şekilde ortaya çıkar:
-
Fiili El Atma:
İdarenin taşınmaza fiilen müdahalesidir. Örneğin; yol, park, kanalizasyon, okul veya hastane yapımı için taşınmazın izinsiz işgal edilmesi. -
Hukuki El Atma:
Fiili bir müdahale olmamakla birlikte, idari işlemlerle taşınmazın kullanımının kısıtlanması veya mülkiyet hakkının işlevsiz hâle getirilmesidir.
Örneğin; imar planında taşınmazın “yeşil alan” olarak belirlenip yıllarca kamulaştırılmaması.
3. Hukuki Dayanak ve Anayasal Çerçeve
Anayasa’nın 35. maddesi uyarınca, herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir; bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir.
Kamulaştırma ise 46. madde ile düzenlenmiştir. Bu maddeye göre:
“Devlet ve kamu tüzelkişileri, kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malları kamulaştırabilir.”
Dolayısıyla, idare bir taşınmazı kamulaştırmadan kullanmaya başladığında, Anayasa’ya aykırı şekilde mülkiyet hakkını ihlal etmiş olur.
4. Kamulaştırmasız El Atmanın Türleri ve Yargısal Süreç
4.1. Fiili El Atma Davaları
Fiili el atmada idare, taşınmazı fiziken işgal eder.
Bu durumda malik, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açabilir.
İlk olarak Yargıtay içtihatlarıyla şekillenen bu davalar, 2010 yılından itibaren idari yargının görev alanına alınmıştır.
Yargı yolu ayrımı şu şekildedir:
-
Fiili el atma: Adli yargı (asliye hukuk mahkemesi) görevliydi,
-
Ancak 2010 tarihli 6111 sayılı Kanun sonrası, artık idari yargı yetkilidir.
4.2. Hukuki El Atma Davaları
Hukuki el atmada taşınmaza fiziksel bir müdahale yoktur.
Taşınmazın imar planlarında “park”, “yeşil alan” veya “yol” gibi kamu alanı olarak belirlenip uzun süre kamulaştırılmaması hâlinde, malik taşınmazını kullanamaz hale gelir.
Bu durumda malik, idareye karşı tam yargı davası açarak tazminat talep edebilir.
Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre, idare 5 yıl içinde kamulaştırma yapmazsa, malik tazminat davası açma hakkına sahiptir.
(Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, E.2012/277, K.2013/1655)
5. Mülkiyet Hakkının İhlali ve Tazminat
Kamulaştırmasız el atma, mülkiyet hakkının özüne dokunan bir müdahaledir.
Bu nedenle idare, taşınmazın rayiç bedelini malikine ödemekle yükümlüdür.
Tazminatın belirlenmesinde esas alınan unsurlar şunlardır:
-
Taşınmazın emsal değerleri,
-
El atma tarihi,
-
Kullanım amacı (örneğin yol, park, kamu tesisi),
-
Enflasyon farkı ve faiz hesaplaması.
Anayasa Mahkemesi, tazminatın gecikmeli ödenmesini de mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirmektedir.
(AYM, Mehmet Akdoğan ve Diğerleri Kararı, 2013)
6. Anayasa Mahkemesi’nin Kamulaştırmasız El Atma Kararları
Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru yoluyla çok sayıda kamulaştırmasız el atma dosyasını incelemiştir.
Önemli kararlarında şu ilkeleri ortaya koymuştur:
6.1. Mehmet Akdoğan ve Diğerleri (2013)
Mahkeme, idarenin kamulaştırmasız el atma eyleminin, mülkiyet hakkına orantısız müdahale oluşturduğuna karar vermiştir.
Devletin, taşınmaz bedelini derhal ödememesi, mülkiyet hakkının özünü zedelemektedir.
6.2. Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım (2014)
Bu kararda Mahkeme, idarenin taşınmazı fiilen kullanmasına rağmen kamulaştırma yapmamasını, “keyfi müdahale” olarak nitelendirmiştir.
Mahkeme, etkin başvuru yolunun bulunmamasını da ihlal nedeni saymıştır.
6.3. Ayşe Sarıkaya Kararı (2019)
Mahkeme, uzun yıllar boyunca kamulaştırılmadan “yeşil alan” olarak bırakılan taşınmaz nedeniyle tazminat ödenmemesini, mülkiyet hakkı ihlali olarak değerlendirmiştir.
7. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Perspektifi
AİHM, Türkiye aleyhine birçok kamulaştırmasız el atma davasında ihlal kararı vermiştir.
Özellikle Papamichalopoulos/Yunanistan (1993) ve Aka/Türkiye (1998) kararları, bu alandaki temel içtihatlardır.
AİHM, şu ilkeyi benimsemiştir:
“Bir taşınmaza fiilen el konulması, karşılığında makul süre içinde tazminat ödenmezse, mülkiyet hakkının ihlali söz konusudur.”
Dolayısıyla, idare yalnızca kamulaştırma yapmadan el koymakla değil, tazminatı geç ödemekle de sorumlu tutulabilir.
8. Kamulaştırmasız El Atma Davasında İzlenecek Hukuki Yol
Kamulaştırmasız el atmaya maruz kalan taşınmaz sahipleri aşağıdaki süreci izlemelidir:
-
İdareye Başvuru:
Öncelikle ilgili belediye veya kamu kurumuna yazılı başvuru yapılarak, taşınmazın kamulaştırılması veya bedelinin ödenmesi talep edilmelidir. -
Cevap Verilmezse veya Red Gelirse:
İdarenin 60 gün içinde cevap vermemesi hâlinde zımni ret oluşur. Bu durumda idari yargıda tam yargı davası açılabilir. -
Dava Süresi:
Ret işleminin tebliğinden veya zımni red süresinin bitiminden itibaren 60 gün içinde dava açılmalıdır. -
Görevli Mahkeme:
Fiili veya hukuki el atmalarda görevli mahkeme idare mahkemesidir. -
Deliller:
Tapu kaydı, imar planı örneği, bilirkişi raporu ve fotoğraflar gibi deliller önemlidir. -
Faiz Talebi:
Tazminatla birlikte el atma tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebilir.
HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ YAĞMUR YORULMAZ