Ayırt Etme Gücü ve İşlemin Geçerliliği
1) Giriş: Neden “ayırt etme gücü” geçerliliğin kilit kavramıdır?
Hukuki işlemler, irade açıklaması üzerine kurulur. İradenin kurulması ve açıklanmasının hukuken anlam ifade edebilmesi için ayırt etme gücü (temyiz kudreti) temel bir ön-koşuldur. Ayırt etme gücünün yokluğu, çoğu durumda işlemi doğrudan kesin hükümsüz (butlan) kılar; bazı hallerde ise ehliyet eksiklikleri ve temsil kısıtları askıda hükümsüzlük ya da iptal edilebilirlik sonuçlarını doğurur. Uygulamada mahkemelerin ve taraf vekillerinin en çok zorlandığı noktalar; (i) hangi eksikliğin butlan, hangisinin iptal (nispi butlan) veya askıda hükümsüzlük doğurduğunu ayırabilmek; (ii) bu hallerde ispat rejimi, süreler, üçüncü kişilerin korunması ve tasfiye gibi sonuçları doğru yönetebilmektir. Bu makale, TMK ve TBK hükümlerini merkeze alarak bu üç rejimin sınırlarını netleştirir ve uygulamaya dönük bir yol haritası sunar.
2) Kavramsal Çerçeve: Ehliyet, Ayırt Etme Gücü ve Temel Ayrımlar
2.1. Hak ehliyeti – fiil ehliyeti ayrımı
-
Hak ehliyeti: Kişinin haklara ve borçlara ehil olabilme kapasitesidir; herkes doğmakla hak ehliyetine sahiptir (TMK m. 8–9 bağlamı).
-
Fiil ehliyeti: Kişinin bizzat işlemleriyle hak kazanıp borç altına girebilme yeteneğidir; ayırt etme gücü, erginlik ve kısıtlı olmama koşullarının birlikte gerçekleşmesini gerektirir (genel çerçeve TMK m. 10–16).
2.2. Ayırt etme gücü (temyiz kudreti)
TMK m. 13, ayırt etme gücünü; kişinin, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı/akıl zayıflığı, sarhoşluk veya benzeri sebeplerle makul surette davranma yeteneğini kaybetmemiş olması hali olarak tanımlar. Ölçüt, kişinin işlem anında fiilin anlam ve sonuçlarını değerlendirebilecek şuur ve idrak düzeyine sahip olmasıdır. Bu, soyut bir yaş eşiğinden ziyade somut olay değerlendirmesine dayanır: aynı yaşta iki kişi için sonuç farklı olabilir; sarhoşluk veya nöbet gibi geçici durumlar da ayırt etme gücünü ortadan kaldırabilir.
2.3. Erginlik, kısıtlılık ve yasal temsil
-
Erginlik: TMK m. 11 ve 12 uyarınca kural olarak 18 yaşın doldurulması ile; evlenme veya mahkeme kararıyla ergin kılınma istisnaları mevcuttur.
-
Kısıtlılık: TMK m. 405 ve devamında düzenlenir; akıl hastalığı/akıl zayıflığı, savurganlık, alkol & uyuşturucu bağımlılığı vb. nedenlerle vesayet altına alma gündeme gelir.
-
Yasal temsil: Ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlıların borçlandırıcı işlemleri için yasal temsilcinin izin veya icazeti aranır (TMK m. 16).
3) Geçerlilik Rejimleri: Butlan, İptal Edilebilirlik ve Askıda Hükümsüzlük
Türk Borçlar Kanunu ve Medeni Kanun, işlemlerdeki sakatlıklara üç farklı sonuç bağlar:
-
Kesin hükümsüzlük (butlan) – (TBK m. 27; TMK m. 15 bağlantıları)
-
İptal edilebilirlik (nispi butlan) – (TBK m. 30–39: hata, hile, korkutma, aşırı yararlanma vb.)
-
Askıda hükümsüzlük (onaya bağlılık/icazete tabi işlemler) – (TMK m. 16; TBK’da yetkisiz temsil benzeri mekanizma)
Bu üç rejimin doğurduğu sonuçlar, ispat ve süre kuralları, üçüncü kişilerin konumu ve tasfiye yöntemleri bakımından kökten farklıdır.
4) Ayırt Etme Gücünün Bulunmaması ve Kesin Hükümsüzlük (Butlan)
4.1. İlke: Ayırt etme gücü yoksa işlem baştan itibaren yok hükmündedir
TMK m. 13–15 sistematiğine göre, işlem anında ayırt etme gücünden yoksun olan kişinin irade açıklaması hukuki sonuç doğurmaz; işlem kesin hükümsüzdür (butlan). Bu, emredici bir kuraldır ve mahkemece re’sen gözetilir. Taraflar ileri sürmese dahi hâkim, önündeki uyuşmazlıkta butlanı dikkate almak zorundadır.
4.2. Butlanın tipik görünümleri
-
Sürekli yoksunluk: Ağır akıl hastalığı/akıl zayıflığı nedeniyle ayırt etme gücü bulunmayan kişinin yaptığı satış, bağış, kefalet vb. sözleşmeler butlandır.
-
Geçici yoksunluk: Sarhoşluk, kriz, nöbet, hipnoz vb. işlem anında ayırt etme gücünü kaldıran hallerde yapılan işlem de butlandır. Burada kritik an, işlemin kurulduğu andır; öncesi/sonrası değil.
4.3. Hukuki sonuçlar
-
Ex tunc hükümsüzlük: İşlem, baştan itibaren yok sayılır; taraflar, aldıklarını sebepsiz zenginleşme rejiminde iade eder.
-
Süreye tabi değildir: Butlan, her zaman ileri sürülebilir; zamanaşımı/hak düşürücü süre işlemez (sebepsiz zenginleşme talep zamanaşımı saklı kalmak üzere).
-
Üçüncü kişilere etkisi: Kural olarak geçersiz işlem, üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. Tapu sicili bağlamında sicile güven koruması (TMK m. 1023) bazı durumlarda iyi niyetli üçüncü kişiyi koruyabilir; ancak ayırt etme gücü yokluğu gibi ağır geçersizlikte, ilk devrin butlan olması sebebiyle korumanın sınırları daralabilir. Somut olay ve içtihat çizgisine göre değerlendirme yapılır.
-
Dava türü: “Butlanın tespiti” davası açılabilir; ayrıca menfi tespit–istirdat–iade talepleri yöneltilebilir.
4.4. İspat rejimi
-
İspat yükü, ayırt etme gücünün bulunmadığını ileri süren tarafa aittir.
-
Her türlü delil (özellikle tıbbi kayıt/rapor, hekim görüşü, tanık, olay günü tutanakları, ceza dosyası, kamera kayıtları) kullanılabilir.
-
Zaman odaklı analiz zorunlu: Rapordaki genel teşhis tek başına yeterli olmayabilir; işlem anına ilişkin değerlendirme ve uzman raporu kritik önemdedir.
5) Ayırt Etme Gücü Var, Ama Ergin Değil/Kısıtlı: Askıda Hükümsüzlük ve İcazet
5.1. TMK m. 16 sistematiği
Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin izin veya icazeti olmaksızın borç altına sokan işlemleri yapamazlar. Bu eksiklik, işlemi tipik olarak askıda hükümsüz kılar: işlem, yasal temsilcinin sonradan icazet vermesine kadar hüküm doğurmaz; icazet verilirse baştan itibaren (ex tunc) geçerli hale gelir, verilmezse kesin hükümsüz hale dönüşür.
5.2. Askıda hükümsüzlüğün alanı
-
Borçlandırıcı işlemler: Satış, bağışlama taahhüdü, kefalet, kredi sözleşmesi vb.
-
Kazandırıcı işlemler: Kural olarak karşılıksız ve yalnızca yarar sağlayan işlemler istisnadır; küçük/kısıtlı lehine salt yarar içeren hallerde icazet aranmayabilir.
-
Gündelik/ayırt etme gücüne uygun küçük işlemler: Harçlıkla yapılan küçük alışverişler gibi gündelik hayat kolaylaştırıcı işlemler çoğu kez geçerli kabul edilir (somut olayın ölçülülüğü esastır).
5.3. Sonradan icazet (onay) ve sonuçları
-
İcazet verilirse: İşlem ex tunc geçerli olur; sanki baştan izin varmış gibi hüküm doğurur.
-
İcazet verilmezse: İşlem kesin hükümsüz sonuç doğurur; alınanlar iade edilir.
-
Karşı tarafın durumu: Karşı taraf, makul süre içinde icazet verilip verilmeyeceğini öğrenmek için dürüstlük kuralına uygun süre verir; cevap verilmezse sözleşmeden dönme/ fesih haklarını kullanabilir; ayrıca uğradığı menfi zarar için tazminat talebi gündeme gelebilir.
5.4. Yetkisiz temsil ile benzerlik
Askıda hükümsüzlük, TBK’daki yetkisiz temsil (TBK m. 46 ve devamı) mekanizmasına yapısal olarak benzer çalışır: yetkisiz temsil altında kurulan sözleşme de temsil olunanın icazetine bağlıdır. Yasal temsil eksikliği de aynı sonuca bağlanır: icazete kadar sözleşme askıdadır.
6) İptal Edilebilirlik (Nispi Butlan): Hata–Hile–Korkutma ve Diğer Sebepler
6.1. TBK m. 30–39 çerçevesi
İrade sakatlığı hallerinde işlem geçerlidir, fakat sakatlığın mağduru olan tarafa iptal (fesih) hakkı tanınır. Başlıca sebepler:
-
Esaslı hata (TBK m. 30–31): Yanılma, yanlış kişide/konuda/özellikte sözleşme kurulması gibi.
-
Hile (aldatma) (TBK m. 36): Karşı tarafın veya üçüncü kişinin kasıtlı aldatması.
-
Korkutma (ikrah) (TBK m. 37): Ağır ve derhal vuku bulacak tehlike tehdidi altında sözleşme.
-
Aşırı yararlanma (gabin) (TBK m. 28): Darda kalma, tecrübesizlik veya düşüncesizlikten yararlanılarak aşırı edim dengesizliği doğuran sözleşmeler.
6.2. Sonuçlar ve süre
-
İptal beyanı ile sözleşme ex tunc ortadan kalkar; taraflar aldıklarını iade eder (genelde sebepsiz zenginleşme çerçevesi).
-
Hak düşürücü süre: TBK m. 39 gereği iptal hakkı, bir yıllık süreye tabidir; hilede öğrenmeden, korkutmada etkiden kurtulmadan; hatada hatanın öğrenilmesinden itibaren işlemeye başlar.
-
Re’sen gözetilmez: Hâkim, iptal sebebini re’sen dikkate alamaz; tarafın irade açıklaması (iptal beyanı) gerekir.
6.3. Üçüncü kişilere etkisi ve iyi niyet
-
İptal ex tunc çalışsa da, araya giren iyi niyetli üçüncü kişilerin kazanımları bazı özel rejimlerde korunabilir.
-
Eşyanın devri ve tapu sicili bağlamında, yolsuz tescilin düzeltilmesi ve TMK m. 1023 koruması somut olaya göre değişir. İptal, her zaman üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir demek değildir; sicile güvenin sınırları, içtihat ve somut değerlendirmeye bağlıdır.
7) Ayırt Etme Gücü – İşlem Kesiti: Uygulamada Sık Görülen Senaryolar
8.1. Yaşlılık ve bilişsel gerileme ile yapılan taşınmaz satışları
Yüksek yaş tek başına butlan doğurmaz. Asıl olan, satış anında ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığıdır. Nöropsikiyatrik değerlendirme, ilaç raporları, tanık anlatımları önemlidir. Ayırt etme gücü yokluğu ispatlanırsa işlem butlandır; iade–tescil talepleri gündeme gelir.
8.2. Geçici sarhoşluk altında imza
Sarhoşluk geçici ayırt etme gücü yoksunluğu doğuruyorsa işlem butlandır. Ancak sırf alkol almış olmak yeterli delil değildir; etki düzeyi ve işlem anı ispatlanmalıdır (ör. doktor raporu, olay tutanağı, tanık).
8.3. Ayırt etme gücüne sahip küçüklerin online abonelik–kredi başvuruları
Bu işlemler borçlandırıcı nitelikteyse TMK m. 16 uyarınca icazete tabidir. Yasal temsilci açıkça veya örtülü biçimde icazet vermezse, işlem geçersiz sonuç doğurur; ancak karşı tarafın menfi zararı gündeme gelebilir. “Gündelik küçük harcamalar” sınırı aşılırsa icazet aranır.
8.4. Hile ile kandırılan yaşlı/kısıtlı yakın
Hile, iptal sebebidir (TBK m. 36). Mağdurun bir yıllık sürede iptal beyanı yapması gerekir. Mağdur aynı zamanda ayırt etme gücünden yoksunsa tablo butlana döner; bu nedenle doğru nitelendirme hayati önem taşır.
8.5. Sağlık sebepleriyle vesayet kararı verilmiş kişinin önceki işlemleri
Vesayet kararı ileriye etkili sonuç doğurur; karar tarihinden önceki işlemler bakımından işlem anındaki ayırt etme gücü ayrıca ispatlanmalıdır. Karar, geçmiş işlemleri otomatik butlan kılmaz; mahkeme, olay tarihi itibarıyla ayırt etme gücünü araştırır.
Sonuç: Doğru Nitelendirme – Sağlam İspat – Etkili Tasfiye
“Ayırt etme gücü ve işlemin geçerliliği” ekseni, butlan, iptal ve askıda hükümsüzlük rejimlerinin sınırlarını doğru çizmekle yönetilir. Ayırt etme gücü yokluğu (TMK m. 13–15) çoğu kez kesin hükümsüzlük doğurur ve re’sen gözetilir. Ergin olmayan/kısıtlı ancak ayırt etme gücüne sahip kişilerce yapılan borçlandırıcı işlemler, TMK m. 16 gereğince icazete bağlıdır; onay gelmezse geçersizlik söz konusudur. İrade sakatlıkları (TBK m. 30–39) ise sözleşmeyi baştan geçerli kılmakla birlikte iptal hakkı tanır; bir yıllık hak düşürücü süre kritik önemdedir.
Uygulamada başarı; işlem anına odaklanan delil zinciri, nitelendirmenin kademeli kurulması, üçüncü kişi etkilerinin önceden öngörülmesi ve tasfiye kalemlerinin baştan planlanmasıyla sağlanır. Böylece hem davacılar açısından hakkın tesisi, hem de sözleşme tasarımı açısından riskin önleyici yönetimi mümkün olur.