Muvazaa ve Hukuki Sonuçları (TBK m.19)
Türk Borçlar Hukuku’nda muvazaa, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçekte irade etmedikleri bir sözleşmeyi yapmış gibi görünmeleridir. Başka bir deyişle, taraflar arasında görünürde bir işlem yapılmakta, fakat bu işlem onların gerçek iradesini yansıtmamaktadır. Muvazaa, hukuki işlemlerde güven unsurunu zedelediği için kanun koyucu tarafından açıkça düzenlenmiş ve kesin hükümsüzlük yaptırımıyla karşılanmıştır.
Yasal Dayanak
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m.19/1 hükmüne göre:
“Bir sözleşme, tarafların gerçek iradelerine uymadığı takdirde muvazaalıdır. Muvazaalı sözleşme kesin hükümsüzdür.”
Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, muvazaa amacıyla düzenlenen görünüşteki sözleşmenin arkasında tarafların gerçek iradelerine uygun gizli bir sözleşme varsa, onun geçerliliğinin genel hükümlere tabi olacağı belirtilmiştir. Bu düzenleme, muvazaalı işlemler ile tarafların gerçekten yapmak istedikleri işlemleri birbirinden ayırmaktadır.
Muvazaanın Unsurları
-
Tarafların Anlaşması: Taraflar, görünüşte bir işlem yapma konusunda anlaşmalıdır. Bu anlaşma, muvazaanın temelini oluşturur.
-
Görünüşte İşlem: Taraflar, üçüncü kişileri yanıltacak nitelikte bir işlem yapmalıdır. Örneğin satış sözleşmesi, bağış gibi gösterilebilir.
-
Gerçek İrade ile Uyuşmazlık: Yapılan işlem tarafların gerçek iradesini yansıtmaz. Örneğin bağışı satış gibi göstermek.
-
Üçüncü Kişileri Aldatma Amacı: Muvazaanın asıl amacı, alacaklıları, kamu otoritelerini veya üçüncü kişileri aldatmaktır.
Muvazaa Türleri
-
Mutlak Muvazaa: Tarafların aslında hiçbir hukuki işlem yapma iradesi bulunmaz; sırf görünüşte bir işlem yapılır. Örneğin, gerçekte olmayan bir satış sözleşmesi imzalanması. Bu durumda görünüşteki işlem kesin hükümsüzdür.
-
Nisbi Muvazaa: Taraflar, görünüşte bir işlem yapar; fakat bu işlemin arkasında farklı bir gizli işlem vardır. Örneğin bağışlama işlemini satış gibi göstermek. Burada görünüşteki işlem hükümsüz, gizli işlem ise kanuni şartları sağlıyorsa geçerlidir.
Hukuki Sonuçlar
-
Kesin Hükümsüzlük: Muvazaalı işlem, TBK m.19 gereği kesin hükümsüzdür. Yani baştan itibaren geçersizdir ve hukuk düzeninde hiçbir sonuç doğurmaz.
-
Gizli İşlemin Durumu: Eğer muvazaa arkasında tarafların iradesine uygun gizli bir işlem varsa, bu işlem genel hükümlere uygunluk şartıyla geçerli kabul edilir. Örneğin bağış gibi gösterilen satış sözleşmesinde, bağışın şekil şartları yerine getirilmişse bağış geçerli olur.
-
Üçüncü Kişilerin Korunması: Muvazaa çoğu zaman üçüncü kişileri aldatma amacı taşıdığından, alacaklılar muvazaalı işlemlerin iptali için İcra ve İflas Kanunu m.277 vd. uyarınca “tasarrufun iptali davası” açabilirler.
Yargıtay Uygulaması
Yargıtay kararlarında muvazaa, genellikle alacaklıdan mal kaçırma amacıyla yapılan devirler ve gerçek iradeyi gizleyen işlemler üzerinden değerlendirilmiştir. Özellikle taşınmaz satışlarında, gerçekte bağış olan işlemin satış gibi gösterilmesi veya alacaklılardan mal kaçırmak için tapuda yapılan satış işlemleri Yargıtay tarafından muvazaalı kabul edilmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve ilgili daireler, muvazaanın varlığını tespit için tarafların sosyal ilişkilerini, ekonomik durumlarını ve hayatın olağan akışını dikkate alarak inceleme yapmaktadır.
Sonuç
Muvazaa, tarafların üçüncü kişileri yanıltma amacıyla yaptıkları, gerçek iradelerini yansıtmayan işlemleri ifade eder. TBK m.19 uyarınca muvazaalı işlemler kesin hükümsüzdür. Ancak muvazaanın arkasında tarafların gerçek iradelerine uygun gizli bir işlem varsa, bu işlem kanuni şartlara uygun olduğu sürece geçerlidir. Yargıtay içtihatları da muvazaanın özellikle alacaklılardan mal kaçırma amacıyla yapılan işlemlerde sıkça gündeme geldiğini göstermektedir.
Asel DÖNGELLİ