Single Blog Title

This is a single blog caption

Tutuklama Nedir? CMK m.100

Ceza muhakemesinde tutuklama, bireyin en temel hakkı olan kişi hürriyeti ve güvenliğini doğrudan etkileyen olağanüstü bir koruma tedbiridir. Hukukun üstünlüğü ve adil yargılanma hakkı çerçevesinde kural, şüpheli veya sanığın yargılama boyunca serbest kalmasıdır. Tutuklama ise yalnızca zorunlu görülen hâllerde ve kanunda öngörülen sınırlar içinde başvurulabilecek istisnai bir önlemdir. Bu yönüyle tutuklama, ceza muhakemesinin temel ilkeleri olan ölçülülük, masumiyet karinesi ve özgürlük–güvenlik dengesi açısından en çok tartışılan konulardan biridir.

Tutuklama kurumu, Anayasa’nın 19. maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkıyla yakından ilişkilidir. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi, özgürlükten yoksun bırakma hâllerini sınırlı şekilde sayarak, tutuklama uygulamasının yalnızca yasada öngörülen hallerde, usule uygun olarak ve makul bir gerekçeye dayanarak yapılabileceğini güvence altına alır. Türk ceza yargılamasında ise tutuklama esas itibarıyla Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi ile düzenlenmiş ve koşulları ayrıntılı şekilde belirtilmiştir.

CMK m. 100’e göre tutuklama kararı verilebilmesi için öncelikle kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin varlığı aranır. Yalnızca soyut şüphe veya polisin yahut savcının kanaati tutuklama için yeterli değildir. Şüpheli ya da sanığın işlendiği iddia edilen suçu kuvvetle işlediğini ortaya koyan delillerin dosyada bulunması gerekir. Bunun yanında, yargılamanın amacını tehlikeye sokacak tutuklama nedenlerinden en az birinin mevcut olması şarttır. CMK bu nedenleri iki ana başlıkta toplamıştır: kaçma şüphesi ve delilleri karartma ihtimali.

Kaçma şüphesi, şüpheli veya sanığın yargılamadan kaçacağı, gizleneceği ya da yurtdışına çıkacağına dair ciddi emarelerin bulunması hâlidir. Delilleri karartma ihtimali ise mevcut delillerin yok edilmesi, gizlenmesi, değiştirilmesi veya tanıklar üzerinde baskı kurulması riskidir. Uygulamada örneğin tanıklara tehditte bulunulması, dijital delillerin silinmesi ihtimali ya da soruşturma sürecinde kaybolabilecek belgeler tutuklama nedeni olarak değerlendirilebilir.

CMK m. 100’ün üçüncü fıkrası ise kamuoyunda “katalog suçlar” olarak bilinen suç listesini düzenlemiştir. Bu suçlar arasında örgütlü suçlar, uyuşturucu ticareti, ağır terör suçları, rüşvet, zimmet, irtikap, cinsel saldırı ve çocuk istismarı gibi toplumsal etkisi yüksek fiiller yer alır. Bu suçlar yönünden tutuklama nedenlerinin varlığı kanunen varsayılır. Yani bu suçlardan biri söz konusu olduğunda hâkim ayrıca kaçma şüphesi veya delilleri karartma ihtimalini araştırmak zorunda değildir. Bununla birlikte, katalog suçlarda dahi tutuklamanın ölçülülüğü incelenmek ve adli kontrolün yetersizliği ortaya konulmak zorundadır.

Tutuklama kararı, yalnızca hakim veya mahkeme tarafından verilebilir. Cumhuriyet savcısının tutuklama kararı verme yetkisi yoktur; savcı yalnızca talepte bulunabilir. Karardan önce şüpheli veya sanığın sorgusu yapılmalı, kendisine tutuklama talebi bildirilerek savunması alınmalıdır. Bu, savunma hakkının ve silahların eşitliği ilkesinin doğal bir sonucudur. Ayrıca verilen tutuklama kararlarının gerekçeli olması, hangi suç şüphesine ve hangi tutuklama nedenlerine dayandığının açıkça belirtilmesi zorunludur.

Tutuklamanın süresi, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde farklılık göstermektedir. Soruşturma evresinde ağır cezalık olmayan suçlarda tutukluluk süresi azami bir yıl olup, altı ay uzatma imkânı vardır. Ağır cezalık suçlarda ise bu süre iki yıldır ve gerekçeli olarak bir yıl daha uzatılabilir. Kovuşturma aşamasında ise “makul süre” ilkesi uygulanır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye hakkında verdiği pek çok ihlal kararı, uzun tutukluluk sürelerinin kişi özgürlüğü hakkını ihlal ettiğine ilişkindir. Anayasa Mahkemesi de bireysel başvurular yoluyla bu konuda önemli içtihatlar geliştirmiştir.

Tutuklamaya alternatif tedbirler de hukuk sistemimizde mevcuttur. Adli kontrol kurumu, CMK m. 109’da düzenlenmiş olup, tutuklamaya göre çok daha hafif müdahaleler içerir. Şüpheliye imza yükümlülüğü, yurtdışına çıkış yasağı, teminat yatırma, belirli yerlere gitmeme veya ev hapsi gibi yükümlülükler getirilebilir. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarında da sıkça vurgulandığı üzere, tutuklama son çare olmalı, mümkünse öncelikle adli kontrol uygulanmalıdır.

Tutuklamanın hukukî güvenceleri arasında en önemlisi itiraz hakkıdır. Tutuklanan kişi veya müdafii, karara karşı itiraz edebilir. Ayrıca tutukluluk hâli belirli aralıklarla hâkim veya mahkeme tarafından resen gözden geçirilir. AİHS ve AİHM içtihatları da tutuklamanın keyfi olmasını engellemek için gerekçeli karar ve periyodik denetim şartını öne çıkarır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında, tutuklamanın yalnızca ciddi delillere dayandırılması gerektiği ve ölçülülük ilkesinin her aşamada gözetilmesi zorunlu olduğu belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi ise “uzun tutukluluk” ve “tutuklamanın ölçüsüz uygulanması” konularında çok sayıda hak ihlali kararı vermiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Demirel/Türkiye, Şık/Türkiye, Altan/Türkiye gibi kararları da Türkiye’deki tutuklama pratiğinin sıkı denetim altında tutulduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak tutuklama, CMK m. 100’de belirlenen şartlarla sınırlı bir tedbirdir ve istisnai niteliktedir. Esas olan bireyin özgürlüğüdür; tutuklama yalnızca zorunluluk hâlinde başvurulmalıdır. Uygulamada uzun tutukluluk ve katalog suçların otomatik tutuklama gerekçesi hâline getirilmesi eleştirilen konular arasında yer almaktadır. Ceza muhakemesinde özgürlük–güvenlik dengesinin korunması, hem hukuk devleti ilkesinin hem de adil yargılanma hakkının temeli olarak önemini sürdürmektedir.

CMK m.100  – (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir
tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı
verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması
halinde, tutuklama kararı verilemez.11
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut
olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe
sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:12
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;13
1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
2. (Ek:6/12/2019-7196/58 md.)14 Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80)
3. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
4.(Ek: 6/12/2006 – 5560/17 md.) Kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent b, e ve f)ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),15
5. İşkence (madde 94, 95)
6. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
7. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
8.(Ek: 6/12/2006 – 5560/17 md.) Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
9. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
11. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),
12. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311,
312, 313, 314, 315),
b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4)
numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.
d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve
hapis cezasını gerektiren suçlar.
e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun
68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dört ve
beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.
g) (Ek: 27/3/2015-6638/14 md.) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinde sayılan suçlar.
h) (Ek: 27/3/2015-6638/14 md.) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar.
i) (Ek:12/5/2022-7406/9 md.) Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu.
j) (Ek:12/5/2022-7406/9 md.) Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele
karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu.
k) (Ek:10/10/2024-7528/35 md.) Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmî eğitim
kurumlarında yönetici, öğretmen, usta öğretici, yabancı uyruklu öğrencilerin eğitimine
yönelik Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen projelerde öğretici/öğretmen veya rehber
danışman; özel öğretim kurumlarında yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğretici
olarak görev yapanlar ile Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmî eğitim kurumları ve özel
öğretim kurumlarında ders ücreti karşılığı ders okutanlara ve diğer kamu kurum ve
kuruluşlarında görev yapan öğretmenlere karşı görevleri sırasında veya görevleri sebebiyle
işlenen kasten yaralama suçu.
(4) (Değişik: 2/7/2012-6352/96 md.) Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.

                                                                                                                                           Ada Ceren KENDİGELEN

 

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button