Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru: Türkiye’de Temel Hakların Korunmasında Kritik Bir Mekanizma
Giriş
Türkiye’de bireysel başvuru hakkı, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin korunmasında önemli bir dönüm noktasıdır. Anayasa Mahkemesi nezdinde bireysel başvuru imkanı, vatandaşların doğrudan kamu gücünün eylem, işlem veya ihmallerine karşı anayasal düzeyde koruma talebinde bulunmasını sağlar. 2010 yılında yapılan anayasal değişiklikle hayatımıza giren bu mekanizma, temel hak ihlallerine karşı yeni ve etkili bir hukuk yolu olarak yerleşmiştir. Ancak, hem teorik hem pratik açıdan pek çok boyutu ve karmaşıklığı barındırır. Bu makalede bireysel başvuru sisteminin tarihsel gelişimi, hukuki altyapısı, başvuru koşulları, uygulamadaki sorunlar ve çözüm önerileri kapsamlı şekilde incelenecektir.
Tarihsel Arka Plan ve Gelişim Süreci
Türkiye’de anayasa yargısı 1961 Anayasası ile kurumsallaşmıştır. Ancak bireysel başvuru hakkı, anayasa mahkemesine doğrudan hak ihlali iddiasıyla başvuru imkanı, uzun yıllar boyunca uygulanmamıştır. Bu eksikliğin en önemli sebebi, anayasanın 2010 öncesi düzenlemelerinde böyle bir başvuru hakkının açıkça yer almamasıydı.
Türkiye, 1954 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olmuş; ancak bu sözleşmenin iç hukuktaki doğrudan uygulanabilirliği ve bireysel başvuruya ilişkin düzenlemeler konusunda uzun yıllar sınırlı adımlar atılmıştır. 2001 ve özellikle 2004 yılında yapılan anayasa değişiklikleriyle, temel hak ve özgürlüklerin korunmasında uluslararası standartlar iç hukuka daha güçlü şekilde entegre edilmiştir.
2010 yılında yapılan kapsamlı anayasa değişikliği ile, 148. maddeye eklenen hüküm sayesinde “Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu açılmıştır.” Bu değişiklik, 23 Eylül 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Böylece Türkiye’de temel hakların korunması alanında yeni bir dönem başlamıştır.
Hukuki Çerçeve ve Düzenlemeler
Anayasal Dayanaklar
Anayasanın 148. maddesi, bireysel başvuru hakkını düzenleyen temel hükmü içerir. Maddeye göre, “herkes, temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir.” Bu hüküm, Türkiye’de anayasa yargısının kapsamını genişletmiş, sadece norm denetimi yapan bir kurum olmaktan çıkarak, bireylerin haklarını doğrudan koruyan bir yargı organı haline getirmiştir.
Kanunî Düzenleme: 6216 Sayılı Kanun
Bireysel başvuru usulü, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’da ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Kanunda başvurunun şekli, kabul edilebilirlik şartları, inceleme usulleri, kararların sonuçları ve uygulama usulleri açıkça belirlenmiştir.
Kanunun 45. maddesi, bireysel başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğunu öngörür. Buna göre başvurucunun öncelikle tüm olağan ve olağanüstü kanun yollarını tüketmiş olması gerekir. Ayrıca başvurunun süresinde yapılması, başvuru konusu eylemin veya işlemin kamu gücünden kaynaklanması gibi temel şartlar aranır.
Korunan Hak ve Özgürlükler
Anayasa ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan tüm temel hak ve özgürlükler bireysel başvuru konusu olabilir. Bunlar arasında yaşam hakkı, kişisel özgürlük ve güvenlik, adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü, özel hayatın gizliliği gibi anayasal haklar ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında tanınan haklar yer alır.
Bireysel Başvurunun Kabul Edilebilirlik Şartları
Bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemesine alınabilmesi için çeşitli kabul edilebilirlik kriterlerinin yerine getirilmesi zorunludur. Bu kriterler başvuruların hem hukuki anlamda isabetliliğini hem de Mahkemenin iş yükünün yönetilebilir olmasını sağlamayı amaçlar.
1. Başvuru Yollarının Tüketilmesi İlkesi
Başvurucunun öncelikle iddia ettiği hak ihlaline karşı yerel mahkemeler ve diğer hukuk yollarını kullanması zorunludur. Kanun yollarının tüketilmemesi, başvurunun açıkça kabul edilemez olmasına neden olur. Bu ilke, yerel mahkemelerin görev ve sorumluluk alanının korunmasını sağlar.
2. Süre Sınırlaması
Başvurunun, ihlalin gerçekleştiği ya da öğrenildiği tarihten itibaren 30 gün içinde yapılması gereklidir. Ayrıca tüm olağan ve olağanüstü kanun yollarının tüketilmesinden itibaren 60 gün içinde bireysel başvurunun yapılması zorunludur. Bu süreler, başvurunun güncelliğini koruması ve adil yargılanma ilkesine uygun olarak hızlı çözüme kavuşturulması açısından önemlidir.
3. Kamu Gücüne Dayanma Şartı
Başvurunun konusu olan işlem, eylem veya ihmalin kamu gücünden kaynaklanması gerekir. Özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklarda doğrudan bireysel başvuru mümkün değildir; ancak kamu gücünün müdahil olduğu durumlarda başvuru hakkı doğar.
4. Açıkça Dayanaktan Yoksun Olmama
Başvuru iddiası, hukuki temelden tamamen yoksun ise veya daha önce benzer konuda verilmiş Anayasa Mahkemesi kararlarına açıkça aykırıysa, başvuru kabul edilmez.
5. Tekrarlayıcı Başvuru Olmama
Başvuru, aynı kişinin aynı ihlal iddiasıyla daha önce yapılmış ve reddedilmiş bir başvuruyu tekrarlaması ise kabul edilmez. Bu, mahkemenin iş yükünü azaltmak için önemli bir sınırlandırmadır.
Bireysel Başvuru Süreci ve İnceleme Yöntemi
Başvuru süreci başvurucunun Anayasa Mahkemesine yazılı başvuruda bulunmasıyla başlar. Başvuruların ön incelemesi raportörler tarafından yapılır ve kabul edilebilirlik kriterleri çerçevesinde değerlendirilir. Kriterleri sağlamayan başvurular, Mahkeme tarafından doğrudan reddedilir.
Kabul edilen başvuruların esas incelemesine geçilir. Burada başvurunun gerekçeleri ve deliller ayrıntılı şekilde incelenir. Mahkeme, başvurunun hak ihlali içerdiğine karar verirse, bu ihlalin niteliğine göre çeşitli hukuki sonuçlar doğurabilir.
Mahkemenin kararları, ihlalin ortadan kaldırılması, ilgili işlemin iptali, tazminat ödenmesi ya da yeniden yargılama gibi sonuçlar doğurabilir. Ancak kararlar, doğrudan yerel mahkemenin kararlarını bozmaz; mahkeme ancak normlar ve uygulamalar açısından anayasaya uygunluğu denetler.
Uygulamada Karşılaşılan Zorluklar ve Sorunlar
İş Yükü ve Başvuru Sayısının Artışı
Bireysel başvuru sisteminin açılmasıyla birlikte Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru sayısı önemli ölçüde artmıştır. Bu artış, mahkemenin iş yükünü zorlamakta ve karar süreçlerinin uzamasına neden olmaktadır. Ayrıca birçok başvuru usulî nedenlerle kabul edilmediği için, mahkemenin önünde yoğun bir başvuru havuzu birikmektedir.
Kabul Edilemezlik Oranlarının Yüksekliği
Başvuruların yaklaşık %80’den fazlası kabul edilmemektedir. Bu yüksek reddedilme oranı, hem başvurucuların bilgi eksikliği hem de başvuru şartlarının sıkı uygulanmasıyla ilişkilidir. Başvuru yollarının tüketilmemesi, süre aşımı veya açıkça dayanaktan yoksunluk gibi sebepler en sık rastlanan kabul edilemezlik gerekçeleridir.
Süre ve Etkinlik Sorunları
Anayasa Mahkemesinin karar süresinin uzunluğu, başvurucular açısından makul sürede adalet ilkesine uygun değildir. Uzun bekleme süreleri, özellikle hak ihlali iddialarında mağduriyetin devamına neden olmaktadır.
Kararların Uygulanması ve Yaygınlaştırılması
Mahkeme kararlarının bağlayıcılığı sınırlı olup, yerel mahkemeler ve idare makamları tarafından her zaman etkin şekilde uygulanmamaktadır. Bu durum, hak ihlallerinin önlenmesi ve sistemin güvenilirliği açısından sorun yaratmaktadır.
Başvuru Harçları ve Teknik Engeller
Başvuru harçları, özellikle maddi durumu kötü olanlar için hak arama özgürlüğünü kısıtlayıcı bir engel oluşturabilir. Ayrıca başvuru formunun karmaşık yapısı ve hukuki tekniklerin yeterince bilinmemesi, bireysel başvuruların etkin kullanılmasını engellemektedir.
Çözüm Önerileri ve İyileştirme Yolları
Başvuru Yollarının Etkin Kullanımının Sağlanması
Yerel mahkemelerin ve idare makamlarının temel hak ve özgürlükler konusunda daha bilinçli ve duyarlı hale getirilmesi, başvuru yollarının tüketilmesi ilkesinin daha etkin işletilmesini sağlar. Eğitimler ve rehberlik hizmetleri ile bu amaç desteklenmelidir.
İş Yükünün Azaltılması İçin Seçici İnceleme
Anayasa Mahkemesinin kabul edilebilirlik kriterlerinde “önemlilik” ölçütü gibi yeni unsurlar getirilerek, mahkemenin önüne gelen başvuruların sayısı azaltılabilir. Bu sayede sadece ciddi ve toplumsal etkisi yüksek başvurular esas incelemeye alınabilir.
Kararların Uygulanmasının Güçlendirilmesi
Mahkeme kararlarının uygulanmasını takip edecek mekanizmaların kurulması, idare ve yargı organlarının bu kararlara uygun hareket etmelerinin sağlanması gerekir. Bu konuda kamuoyu denetimi ve sivil toplumun rolü artırılabilir.
Başvuru Harçlarında Düzenleme
Ekonomik açıdan dezavantajlı başvurucular için harç muafiyetleri ve kolaylıklar getirilerek, adil erişim engellerinin kaldırılması sağlanmalıdır.
Teknolojik ve İdari İyileştirmeler
Başvuruların elektronik ortamda kolayca yapılabilmesi, dosya yönetiminin dijitalleştirilmesi ve raportörlerin iş yükünün azaltılması yönünde teknolojik yatırımlar yapılmalıdır. Ayrıca, benzer başvuruların toplu halde incelenmesi gibi yöntemler de iş yükünü hafifletebilir.
Sonuç
Türkiye’de Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı, temel hak ve özgürlüklerin korunmasında devrim niteliğinde bir adımdır. Vatandaşların doğrudan anayasa yargısına başvurma imkânı, hukuk devletinin temel unsurlarından biri olarak insan haklarının etkin korunmasını mümkün kılmıştır. Ancak sistemin etkinliği ve sürdürülebilirliği açısından çeşitli yapısal ve uygulama kaynaklı sorunların giderilmesi gerekir.
İş yükü yönetimi, başvuru yollarının etkin kullanımı, mahkeme kararlarının uygulanması ve başvuru mekanizmasına erişimin kolaylaştırılması, sistemin başarısını artıracak temel alanlardır. Bu konularda yapılacak iyileştirmelerle bireysel başvuru hakkı, Türkiye’nin temel hak ve özgürlükler alanındaki hukuk güvenliği ve demokratikleşme yolundaki en önemli araçlarından biri olmaya devam edecektir.
Hukuk Fakültesi Öğrencisi Feride Sıla HELVACI