Geç Gelen Adalet: Darbe Mağdurlarının Hukuki Telafi Yolu
🔹 GİRİŞ
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde anayasal düzenin askıya alındığı ilk askerî müdahale olan 27 Mayıs 1960 Darbesi, yalnızca dönemin siyasî otoritesini devirmekle kalmamış, aynı zamanda birçok kişinin özgürlük, şeref ve hatta yaşam haklarını doğrudan ihlal etmiştir. Başta dönemin Başbakanı Adnan Menderes olmak üzere, çok sayıda siyasetçi, kamu görevlisi ve sivil yurttaş, hukuka aykırı yargılamalar sonucu mağdur edilmiş, bazıları idam edilmiş, bazıları uzun süreli hapis cezalarına çarptırılmıştır.
Bu yazıda, 27 Mayıs mağdurlarının ve onların mirasçılarının başvurabileceği maddi ve manevi tazminat yolları, Türk hukukundaki temel ilkeler çerçevesinde incelenecektir.
🔹 1. 27 Mayıs Darbesi ve Hukuka Aykırılıklar
Darbe sonrası kurulan Yüksek Adalet Divanı’nın yaptığı yargılamaların, hukukun temel ilkeleri, adil yargılanma hakkıve masumiyet karinesi ile bağdaşmadığı; sanıklara savunma hakkının gerektiği gibi tanınmadığı, siyasî intikam saikiyle kararlar verildiği gerekçesiyle, bu yargılamalar geniş çevrelerce gayrimeşru kabul edilmektedir.
Bu durum, darbe rejimi tarafından verilen idam kararları ve ağır hapis cezalarının hukuki geçerliliğini tartışmalı hâlegetirmiştir.
🔹 2. Tazminat Talebinin Hukuki Dayanakları
Darbeden doğrudan zarar gören kişilerin kendileri veya ölmüşse yasal mirasçıları, aşağıdaki hukuki dayanaklara dayanarak maddi ve/veya manevi tazminat talebinde bulunabilirler:
📌 a. Anayasa
-
Anayasa’nın 17. maddesi: Kişinin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma hakkı.
-
Anayasa’nın 40. maddesi: Temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kişilere, devlet tarafından zararlarının karşılanacağı güvence altına alınmıştır.
📌 b. Türk Borçlar Kanunu
-
TBK m. 49: Hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren kişi (ya da burada devlet), bu zararı gidermekle yükümlüdür.
-
TBK m. 58: Kişilik hakları ihlal edilen kimse, manevi tazminat talep edebilir.
📌 c. İnsan Hakları Hukuku
-
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre adil yargılanma hakkı (Madde 6) ve yaşam hakkı (Madde 2) ihlalleri söz konusudur.
-
Türkiye, bu sözleşmeye taraf olduğu için mağdurlar ve mirasçıları, AİHM nezdinde de başvuru hakkına sahiptir (başvuru süresi geçmişse anayasal ve iç hukuk yolları dikkate alınır).
🔹 3. Tazminat Davaları Açılabilir mi?
Evet. Yargılamaların iadesi ya da yok hükmünde sayılması, son yıllarda özellikle TBMM kararları ve kamuoyunda oluşan hassasiyetle desteklenmektedir. Bu kapsamda:
-
Manevi tazminat: Kişilik haklarına ağır saldırı nedeniyle mağduriyetin giderilmesi amacıyla talep edilebilir.
-
Maddi tazminat: Haksız yere hapse girilmesi, mal varlığına el konulması, kamu görevinden ihraç gibi fiiller nedeniyle uğranılan zararın tazmini mümkündür.
-
Mirasçılar: Ölmüş mağdurlar adına tazminat isteme hakkına sahiptir.
Özellikle TBMM tarafından 2020 sonrası çıkarılan özel yasalar ve sembolik iadeler, bu davaların açılabilirliğini güçlendirmiştir.
🔹 4. Zamanaşımı Sorunu
Genel olarak haksız fiil davalarında 2 ve 10 yıllık süreler uygulanır. Ancak 27 Mayıs gibi ağır insan hakları ihlalleri söz konusu olduğunda, zaman aşımı savunması hukuken geçerli kabul edilmemektedir. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararlarında, “süregelen hak ihlali” ilkesi benimsenmiş ve tazminat taleplerinin önünü açmıştır.
🔹 SONUÇ
27 Mayıs 1960 Darbesi, sadece siyasi tarihte değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğü ilkesine darbe vurduğu için de acı bir iz bırakmıştır. Bu olaydan zarar görenler ve onların mirasçıları, Türk hukuk sistemi içinde tazminat talep etme hakkına sahiptir. Devletin bu mağduriyetleri gidermesi, yalnızca bir hukuki yükümlülük değil, aynı zamanda tarihsel bir vicdan borcudur.
Bu konuda dava açmayı düşünen kişiler veya aileler, uzman bir avukat aracılığıyla detaylı hukuki destek almalı, arşiv belgeleri, mahkeme kararları ve resmi kayıtlarla başvurularını güçlendirmelidir.