Tutuklanma Nedenleri, Süresi ve Tutuklamaya İtiraz
Giriş
Ceza muhakemesi hukukunun temel güvencelerinden biri, bireyin özgürlüğünün keyfi biçimde kısıtlanmasını önlemektir. Bu bağlamda tutuklama, istisnai bir koruma tedbiri olup, sadece kanunda öngörülen koşullar dahilinde ve sıkı denetim mekanizmaları eşliğinde uygulanmalıdır. Türk Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) sisteminde tutuklama, hâkim kararıyla uygulanan ve kişi özgürlüğüne ciddi müdahale teşkil eden bir güvenlik tedbiridir. Bu yazıda, tutuklamanın hukuki gerekçeleri, uygulanma süresi ve bu tedbire karşı geliştirilen itiraz yolları incelenecektir.
1. Tutuklamanın Hukuki Niteliği
Tutuklama, CMK m.100 vd. hükümleri çerçevesinde düzenlenen ve hâkim tarafından verilen geçici bir koruma tedbiridir. Ceza yargılamasında maddi gerçeğe ulaşma amacıyla, delillerin korunması ve sanığın kaçmasının önlenmesi gibi sebeplerle başvurulur. Ancak bu tedbirin, kişi özgürlüğüne doğrudan müdahale etmesi nedeniyle istisnai olduğu, yalnızca kanunda belirtilen şartların varlığı hâlinde ve en son çare olarak uygulanabileceği unutulmamalıdır.
2. Tutuklama Nedenleri (CMK m.100)
a) Kuvvetli Suç Şüphesi
Tutuklamanın ilk koşulu, kişinin suç işlediğine dair “kuvvetli bir şüphenin” varlığıdır. Bu şüphe, soyut bir kanaatten ibaret olmayıp, maddi delillere dayanmalıdır. Örneğin, tanık beyanı, kamera kaydı, suç üstü hali gibi somut olgular kuvvetli şüphe kapsamında değerlendirilebilir. Bu hususta hâkimin kanaat oluşturması yeterlidir; kesin delil gerekmez.
b) Tutuklama Nedenlerinden Birinin Varlığı
CMK m.100/2 uyarınca aşağıdaki durumlarda tutuklama nedeni varsayılır:
-
Kaçma veya saklanma şüphesi
-
Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme ihtimali
-
Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı kurma tehlikesi
Bu hallerin bulunması hâlinde, kişinin serbest bırakılması hâlinde yargılamanın selameti tehlikeye düşebilir.
c) Katalog Suçlar (CMK m.100/3)
Kanunda sayılan belirli suçlar bakımından, yukarıda sayılan koşulların varlığı karine olarak kabul edilir. Bunlara “katalog suçlar” denir. Örneğin;
-
Kasten öldürme (TCK m.81)
-
İşkence (TCK m.94)
-
Cinsel saldırı (TCK m.102)
-
Uyuşturucu ticareti (TCK m.188)
-
Anayasal düzene karşı suçlar (TCK m.309 vd.)
Bu suçlarda, hâkim şüphelinin tutuklanmasına daha kolay karar verebilir; ancak bu karine aksine delille çürütülebilir.
3. Tutuklama Süresi
a) Soruşturma Aşamasında
CMK m.102 uyarınca, tutukluluğun soruşturma aşamasındaki azami süresi:
-
Alt sınırı 2 yıl veya daha az olan suçlarda: 1 yıl
-
Daha ağır suçlarda: 2 yıl (birer yıllık uzatma ile birlikte)
Bu süreler istisnai olarak yalnızca hâkim kararıyla uzatılabilir. Toplam sürenin aşılmaması, AİHS (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) ve Anayasa’nın kişi özgürlüğünü koruyan hükümleri açısından önem arz eder.
b) Kovuşturma Aşamasında
Kovuşturma (dava) aşamasında tutukluluk süresi için açık bir üst sınır öngörülmemiştir. Ancak AİHM içtihatları ve Anayasa Mahkemesi kararları, makul süreyi aşan tutuklulukların ihlal oluşturduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle mahkemeler, yargılamayı gereksiz yere uzatmamalı, ölçülülük ilkesine uygun hareket etmelidir.
4. Tutuklamaya Karar Verilmesi ve Değerlendirme Süreci
Tutuklama kararı yalnızca sulh ceza hâkimi tarafından verilebilir. Karar verilirken:
-
Suçun vasıf ve mahiyeti,
-
Delil durumu,
-
Şüphelinin davranışları,
-
Önceki adli sicil kayıtları göz önünde bulundurulur.
Tutuklama kararı yazılı olarak gerekçelendirilmeli, gerekçede hangi maddi olgulara ve hangi hukuki değerlendirmeye dayandığı açıkça belirtilmelidir. Bu durum CMK m.34 gereği, “kararların gerekçeli olması” ilkesinin doğal sonucudur.
5. Tutuklamaya Alternatif Koruma Tedbirleri
CMK m.109 ve devamında, tutuklamaya alternatif olarak adli kontrol düzenlenmiştir. Adli kontrol, tutuklamanın özgürlüğü kısıtlayıcı niteliğinden kaçınmak amacıyla geliştirilmiş bir sistemdir. Hâkim;
-
Yurt dışına çıkış yasağı,
-
Belirli bir adreste ikamet etme zorunluluğu,
-
Belirli kişilere yaklaşmama yasağı gibi önlemlerle şüpheliyi kontrol altında tutabilir.
Ayrıca, CMK m.112 uyarınca gözaltı süresi, tutuklamaya alternatif koruma tedbirleri arasındadır ve 24 saatle sınırlıdır (toplu suçlarda 4 güne kadar uzayabilir).
6. Tutuklamaya İtiraz (CMK m.101/4 ve m.267 vd.)
a) İtiraz Hakkı
Tutuklama kararına karşı, ilgili kişi (şüpheli, sanık, avukatı veya yakınları) 7 gün içinde kararı veren mahkemeye başvurarak itiraz edebilir. Bu hak, CMK m.101/4’te açıkça düzenlenmiş ve Anayasa’nın 36. maddesindeki hak arama özgürlüğü kapsamındadır.
b) İnceleme Usulü
İtiraz üzerine inceleme, aynı yer ağır ceza mahkemesi tarafından veya eşit statüde başka bir sulh ceza hâkimi tarafından yapılır. Bu inceleme dosya üzerinden ve en geç 3 gün içinde sonuçlandırılmalıdır. Karar kesindir.
c) Tutukluluğun Devamı Kararına İtiraz
Hâkim veya mahkeme, belli aralıklarla tutukluluk durumunu inceler. Her seferinde tutukluluğun devamına karar verildiğinde, bu karara karşı da aynı şekilde itiraz edilebilir. Bu mekanizma, tutukluluğun keyfi uzamasına karşı önemli bir güvencedir.
7. Tutuklama Kararlarının Denetimi ve AİHM Standartları
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), tutuklama tedbirine dair pek çok kararında, özellikle ölçülülük, gerekçelilik ve makul süre ilkeleri çerçevesinde değerlendirme yapmaktadır. Türkiye’de de Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında bu kriterleri esas almakta ve gerekçesiz ya da uzun tutuklamaları hak ihlali olarak değerlendirebilmektedir.
Ayrıca, AİHS m.5 uyarınca bir kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılması ancak kanunla öngörüldüğü hallerde ve hukuka uygun şekilde yapılabilir.
Sonuç ve Değerlendirme
Tutuklama, ceza muhakemesinde olağan değil istisnai bir koruma tedbiri olup, yalnızca hukuki güvenceler çerçevesinde uygulanabilir. Kuvvetli şüphe ve tutuklama nedenlerinin varlığı, yazılı gerekçelendirme ve sürelere riayet, bu tedbirin hukuka uygun şekilde uygulanmasının olmazsa olmaz koşullarıdır. Ayrıca tutuklama yerine adli kontrol gibi daha az müdahaleci tedbirlerin tercih edilmesi, ölçülülük ilkesinin bir gereğidir.
Sonuç olarak, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı ilkesinin korunması bakımından, tutuklama kararlarının keyfîlikten uzak, denetlenebilir ve gerekçeli olması zorunludur.