Kripto Varlıkların Hukuki Nitelikleri Üzerine İnceleme
Kripto varlıkların hukuki niteliği, dünya genelinde olduğu gibi Türk hukukunda da üzerinde yoğun tartışmaların devam ettiği, dinamik bir alandır. Teknolojinin hızla gelişmesi ve kripto varlıkların kullanım alanlarının çeşitlenmesi, hukuki düzenlemelerin de bu değişime ayak uydurmasını zorunlu kılmaktadır.
Kripto Varlığın Tanımı ve Genel Niteliği
Türk hukukunda kripto varlıklar için ilk resmi tanım, 16 Nisan 2021 tarihli “Ödemelerde Kripto Varlıkların Kullanılmamasına Dair Yönetmelik” ile yapılmıştır. Bu yönetmeliğe göre kripto varlıklar: “Dağıtık defter teknolojisi veya benzer bir teknoloji kullanılarak sanal olarak oluşturulup dijital ağlar üzerinden dağıtımı yapılan, ancak itibari para, kaydi para, elektronik para, ödeme aracı, menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı olarak nitelendirilmeyen gayri maddi varlıklar” olarak tanımlanmıştır.
Bu tanım, kripto varlıkların, geleneksel hukuki kategorilere tam olarak uymayan gayri maddi (maddi olmayan) varlıklar olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, 2 Temmuz 2024 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” (Kripto Kanunu) ile kripto varlıklar, Sermaye Piyasası Kanunu’nun (SPKn) 3/3/bb maddesi kapsamında tanımlanmış ve sermaye piyasası düzenlemelerine tabi olabilecekleri belirtilmiştir. Bu yeni düzenleme, kripto varlıkların hukuki statüsüne ilişkin önemli bir adım olsa da, hala netlik kazanması gereken birçok alan bulunmaktadır.
Hukuki Kategorizasyon Tartışmaları
Kripto varlıkların hukuki niteliği konusunda doktrinde ve yargı içtihatlarında farklı görüşler mevcuttur:
- Para Niteliği: Türk hukukunda para, yetkili makamlar tarafından basılan, piyasaya sürülen ve tedavülden kaldırılan bir varlık olarak tanımlanır. Kripto varlıklar, herhangi bir merkezi otoriteye bağlı olmamaları ve devlet güvencesinden yoksun olmaları nedeniyle hukuken para olarak kabul edilmemektedir. Ayrıca, Ödemelerde Kripto Varlıkların Kullanılmamasına Dair Yönetmelik, kripto varlıkların ödeme işlemlerinde doğrudan veya dolaylı olarak kullanılamayacağını açıkça belirtmiştir.
- Elektronik Para Niteliği: Elektronik para, TCMB tarafından yetkilendirilmiş kuruluşlarca ihraç edilir ve itibari para karşılığı bulunur. Kripto varlıklar, bu kriterleri taşımadığından elektronik para olarak da nitelendirilmezler.
- Eşya Niteliği: Türk Medeni Kanunu’na göre eşya, üzerinde mülkiyet ve diğer ayni hakların kurulabildiği maddi varlıklardır. Kripto varlıklar maddi bir varlığa sahip olmamaları nedeniyle klasik anlamda eşya olarak kabul edilmezler. Ancak bazı görüşler, niteliğine uygun düştüğü ölçüde eşya hukukuna ilişkin hükümlerin kripto varlıklara da uygulanması gerektiğini savunmaktadır. Yargıtay kararlarında da kripto varlıkların doğrudan eşya olarak nitelendirilmemesiyle birlikte, bir malvarlığı değeri olarak kabul edildiği ve haczine ilişkin olarak taşınır haczine ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği yönünde emsal kararlar mevcuttur.
- Menkul Kıymet Niteliği: Özellikle Initial Coin Offering (ICO) yoluyla ihraç edilen bazı token’ların, menkul kıymet tanımına girip girmediği tartışma konusudur. Kripto Kanunu ile birlikte, bazı kripto varlık türlerinin sermaye piyasası araçları olarak değerlendirilmesi ve SPK düzenlemelerine tabi olması imkanı doğmuştur. Bu durum, özellikle “menkul kıymet token’ları” (security tokens) için geçerli olabilir.
- Gayri Maddi Hak Niteliği: Kripto varlıklar, dijital ortamda var olan ve belirli bir değeri temsil eden “gayri maddi haklar” olarak da nitelendirilebilir. Bu yaklaşım, onların eşya olmamasına rağmen, üzerinde tasarruf işlemleri yapılabilmesini ve malvarlığı değeri taşımasını açıklar.
Yargı İçtihatları ve Uygulama
Türk yargısı, kripto varlıklara ilişkin uyuşmazlıklarla karşılaşmaya başlamış ve bu konuda çeşitli kararlar vermiştir. Özellikle haciz ve dijital miras konularında verilen kararlar, hukuki niteliklerinin belirlenmesinde yol gösterici olmuştur. Örneğin, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi’nin bir kararında, dijital varlıkların miras yoluyla intikal edebileceği kabul edilmiştir.
Görevli mahkeme açısından ise, kripto varlık alım satımından kaynaklanan uyuşmazlıklar, tarafların tacir olup olmamasına ve hukuki ilişkinin niteliğine göre asliye ticaret mahkemeleri veya asliye hukuk mahkemeleri tarafından çözümlenebilmektedir. Özellikle Kripto Kanunu sonrası, kripto varlık hizmet sağlayıcılarının faaliyetleri ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklar büyük ölçüde sermaye piyasası hukuku kapsamında değerlendirilecektir.
Mevcut Düzenlemeler ve Gelecek
Türkiye’de kripto varlıklara ilişkin temel düzenlemeler şunlardır:
- Ödemelerde Kripto Varlıkların Kullanılmamasına Dair Yönetmelik (2021): Kripto varlıkların ödeme aracı olarak kullanımını yasaklamıştır.
- Kripto Varlıklara İlişkin Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Yönetmeliği (MASAK Yönetmeliği): Kripto varlık hizmet sağlayıcılarına kimlik tespiti, şüpheli işlem bildirimi ve kayıt tutma gibi yükümlülükler getirmiştir.
- Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (2024): Kripto varlıkları SPKn kapsamına almış, “kripto varlık” ve “kripto varlık hizmet sağlayıcısı” tanımlarını getirmiş, hizmet sağlayıcıların lisans almasını ve SPK denetimine tabi olmasını zorunlu kılmıştır.
Kripto Kanunu, Türkiye’de kripto varlık piyasasına önemli bir yasal çerçeve getirmiş olsa da, kanunun birçok alanda ikincil düzenlemeler yapma yetkisini Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) devretmesi nedeniyle, piyasanın nihai şeklini SPK tarafından çıkarılacak yönetmelikler ve tebliğler belirleyecektir.
Sonuç
Kripto varlıkların hukuki niteliği, geleneksel hukuki kategorilerle tam olarak uyum sağlamadığı için kendine özgü bir alan oluşturmaktadır. Türk hukukunda, gayri maddi varlıklar olarak kabul edilmelerine ve ödeme aracı olarak kullanılmaları yasaklanmasına rağmen, bir malvarlığı değeri taşıdıkları ve miras, haciz gibi hukuki işlemlere konu olabildikleri yargı içtihatlarıyla pekişmiştir. Kripto Kanunu ile birlikte sermaye piyasası mevzuatına dahil edilmeleri, bu alandaki hukuki belirsizliği azaltma ve piyasayı denetleme adına atılmış önemli bir adımdır. Ancak, hızla değişen bu teknolojik alanın dinamik yapısı, hukuki düzenlemelerin de sürekli olarak gözden geçirilmesini ve geliştirilmesini gerektirecektir.