Sınır Aşan Suçlar Kapsamında Göçmen Kaçakçılığı
GİRİŞ
Sınır aşan suçlar, yalnızca bir ülkenin değil, birçok devletin güvenliğini, kamu düzenini ve uluslararası yükümlülüklerini tehdit eden suçlardır. Bu suçların başında göçmen kaçakçılığı gelmektedir. Göçmen kaçakçılığı, devletlerin göç ve sınır politikalarını delmeye yönelik eylemleri kapsamakta ve örgütlü suç yapılarıyla derinleşen küresel bir sorun haline gelmektedir.
Türkiye, Asya ile Avrupa arasında bir köprü konumunda bulunması nedeniyle, hem göçmen geçişlerinin ana rotasında yer almakta hem de Avrupa Birliği’nin dış sınır koruması bakımından kritik bir “tampon ülke” fonksiyonu taşımaktadır. Bu nedenle, göçmen kaçakçılığı suçu Türkiye bakımından yalnızca iç hukukta değil, uluslararası hukuk ve çok taraflı sözleşmeler çerçevesinde de ceza sorumluluğu doğurabilecek bir nitelik taşımaktadır.
Bu makalede, göçmen kaçakçılığı suçunun sınır aşan suç kapsamında ele alınışı, Türk Ceza Hukuku’ndaki düzenlemeler, Türkiye’nin uluslararası sorumluluğu ve devletin ceza sorumluluğuna ilişkin hukukî değerlendirmeler yapılacaktır.
I. SINIR AŞAN SUÇLAR VE GÖÇMEN KAÇAKÇILIĞI
A. Kavramsal Tanım
Bir suçun “sınır aşan” sayılabilmesi için genellikle aşağıdaki unsurların en az birinin varlığı aranır:
-
Suçun birden fazla ülkede işlenmesi,
-
Suçun faillerinin farklı ülkelerde bulunması,
-
Suçtan elde edilen gelirin bir başka ülkeye transfer edilmesi,
-
Suçun sonuçlarının birden fazla devleti etkilemesi.
Göçmen kaçakçılığı bu unsurların neredeyse tamamını karşılayan bir suç tipidir. Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçiş sağlayan kaçakçılar, sınır aşan organizasyonlar halinde faaliyet yürütmekte ve uluslararası hukuk düzenini ihlal etmektedir.
B. Göçmen Kaçakçılığı ile İnsan Ticareti Arasındaki Fark
Göçmen kaçakçılığı, rızaya dayalı olarak yasa dışı yoldan sınır geçirmeyi hedeflerken; insan ticareti, kişinin özgürlüğünün ortadan kaldırılmasını ve sömürülmesini içerir. Ancak iki suç türü, sınır aşan suçlar bağlamında sık sık birlikte görülmektedir.
II. TÜRK CEZA HUKUKUNDA GÖÇMEN KAÇAKÇILIĞI
A. TCK m.79 Düzenlemesi
Türk Ceza Kanunu’nun 79. maddesine göre:
“Doğrudan veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan bir yabancıyı ülkeye sokan, ülkede kalmasına imkân sağlayan veya yurt dışına çıkmasına imkân sağlayan kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır.”
Bu suçun temel özellikleri:
-
Menfaat amacı
-
Yasa dışı geçiş
-
Failin doğrudan ya da dolaylı katkısı
B. Suçun Nitelikli Hâlleri
-
Suçun bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi (TCK m.220 ve m.79/3)
-
Göçmenlerin hayatına kast veya kötü muamele (TCK m.79/4)
III. ULUSLARARASI HUKUK VE TÜRKİYE’NİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
A. Palermo Sözleşmesi ve Protokoller
Türkiye, Birleşmiş Milletler Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Palermo Sözleşmesi’ne ve ona ek olan Göçmen Kaçakçılığı Protokolü’ne (2000) taraftır. Bu protokol kapsamında Türkiye şu yükümlülükleri kabul etmiştir:
-
Suçun iç hukukta açıkça tanımlanması,
-
Göçmenlerin yaşam hakkının ve onurunun korunması,
-
Suç gelirlerinin izlenmesi ve iadesi,
-
Uluslararası adli iş birliği mekanizmalarının geliştirilmesi.
B. Avrupa Konseyi ve AB Standartları
-
Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması (2013)
-
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)
-
Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı (Frontex) ile koordinasyon
Bu çerçevede Türkiye, yalnızca suçla mücadele değil, insan hakları ihlallerini önleme konusunda da sorumluluk taşımaktadır.
IV. TÜRKİYE’NİN CEZA SORUMLULUĞU VE DEVLETİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ
A. Ceza Hukukunda Devletin Sorumluluğu
Türk Ceza Hukukunda doğrudan “devletin ceza sorumluluğu” kavramı bulunmamakla birlikte, ihmal suretiyle suçun oluşması, denetim sorumluluğunun yerine getirilmemesi ya da resmi görevlilerin göz yumması gibi durumlarda uluslararası ceza sorumluluğu gündeme gelebilir.
B. AİHM Kararları Kapsamında İhlal Riski
AİHM – M.S.S. v. Belgium and Greece (2011) kararında, sığınmacıların kötü koşullarda tutulması nedeniyle Yunanistan ve Belçika sorumlu tutulmuştur. Benzer durumların Türkiye’deki geri gönderme merkezlerinde yaşanması halinde AİHM önünde benzer kararların çıkması mümkündür.
C. Göz Yuman Devlet Sorumluluğu
Eğer bir devlet, kendi topraklarında organize edilen göçmen kaçakçılığı faaliyetlerine karşı yeterli önlem almazsa, “göz yuman devlet” olarak uluslararası sorumluluk doğabilir. Özellikle sahil güvenliğin yetersizliği, kaçakçıların denetimsiz hareket etmesine yol açarsa Türkiye’nin yükümlülüklerini ihlal ettiği iddia edilebilir.
V. ELEŞTİRİLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
A. Eleştiriler
-
Kolluk kuvvetlerinin sınır bölgelerinde yetersiz denetimi
-
Geri gönderme merkezlerinde kötü koşullar
-
Adli süreçlerin uzunluğu ve caydırıcılığın azalması
-
Uluslararası mekanizmalara erişimde zorluk
B. Çözüm Önerileri
-
Sınır güvenliği teknolojilerinin modernizasyonu
-
Uluslararası veri paylaşımı ve istihbarat iş birliği
-
Göçmen kaçakçılığıyla mücadelede uzmanlaşmış savcılık birimlerinin oluşturulması
-
Sivil toplum kuruluşları ile birlikte denetim ve raporlama süreçlerinin artırılması
-
AİHS, Palermo Protokolü ve AB kriterleri ile tam uyumlu mevzuat revizyonları
SONUÇ
Göçmen kaçakçılığı, sınır aşan suçlar bağlamında hem bireysel hem de kurumsal sorumluluk doğurabilecek bir mahiyettedir. Türkiye, hem ulusal hem de uluslararası hukuk açısından bu suçla etkin mücadele etmekle yükümlüdür. Devletin sadece ceza hukuku perspektifiyle değil, insan hakları, idare hukuku ve uluslararası iş birliği ilkeleri doğrultusunda da sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekmektedir.
Göçmen kaçakçılığına karşı yürütülen mücadelenin etkili olabilmesi için yalnızca faillerin değil, ihmali olan kamu otoritelerinin de hukuki denetim altına alınması ve devletin aktif yükümlülüğünü yerine getirmesi zorunludur.