TÜRKİYE’NİN GÖÇMEN KAÇAKÇILIĞIYLA MÜCADELE SORUMLULUĞU
GİRİŞ
Küreselleşme, çatışmalar ve iklim değişikliği gibi olgularla hız kazanan düzensiz göç hareketleri, Avrupa Birliği (AB) için ciddi bir sınır güvenliği ve insani kriz konusu haline gelmiştir. Türkiye, coğrafi konumu itibarıyla Avrupa’ya yönelen göç rotasında önemli bir transit ülke konumundadır. Bu nedenle Türkiye, AB ile çok sayıda iş birliği mekanizması geliştirmiştir. Bu mekanizmaların başında Geri Kabul Anlaşmaları yer almaktadır.
Geri kabul anlaşmaları, göçmen kaçakçılığıyla mücadelede yalnızca geri göndermeyi değil, sınır yönetimi, suçla mücadele, adli iş birliği ve insan haklarının korunması gibi çok boyutlu yükümlülükleri de içermektedir. Bu çalışma, Türkiye’nin AB ile yaptığı geri kabul anlaşmaları çerçevesinde üstlendiği yükümlülükleri, göçmen kaçakçılığı suçu bağlamında ceza hukuku ve idari uygulamaları, uluslararası hukukla uyumu, Yargıtay içtihatları ve eleştirel değerlendirmeleri içerecek şekilde sistematik biçimde incelemektedir.
I. GERİ KABUL ANLAŞMALARININ TANIMI VE HUKUKİ NİTELİĞİ
A. Geri Kabul Anlaşması Nedir?
Geri kabul anlaşmaları, taraf devletlerin birbirlerine, kendi ülkelerinden yasa dışı yollarla geçmiş ya da yasa dışı kalan kişileri belirli şartlarda iade etmeyi kabul ettikleri uluslararası nitelikteki hukuki belgelerdir. Bu belgeler hem ikili hem de çok taraflı olabilir.
B. Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması (2013)
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında 16 Aralık 2013 tarihinde imzalanan ve 1 Ekim 2014’te yürürlüğe giren Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması, üç temel unsura dayanmaktadır:
-
Üçüncü ülke vatandaşlarının iadesi (geri kabul)
-
AB’ye yönelik düzensiz göçün kontrolü
-
Vize serbestisi sürecinin ilerletilmesi
Bu anlaşma kapsamında Türkiye, AB ülkelerine yasa dışı yollarla geçen ve Türk topraklarından geçtiği tespit edilen üçüncü ülke vatandaşlarını kabul etmeyi taahhüt etmiştir.
II. TÜRKİYE’NİN GÖÇMEN KAÇAKÇILIĞIYLA MÜCADELE SORUMLULUĞU
A. Suçun Tanımı – TCK m.79
Göçmen kaçakçılığı suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 79. maddesinde düzenlenmiş ve menfaat karşılığında yasal olmayan yollardan göçmen geçişine aracılık edilmesini cezalandıran bir suç tipi olarak tanımlanmıştır.
“Doğrudan veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla, bir yabancıyı ülkeye sokan veya ülkede kalmasına ya da yurt dışına çıkmasına imkân sağlayan kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.”
B. AB Standartları ile Uyum
AB ile imzalanan geri kabul anlaşmaları yalnızca göçmenlerin iadesine ilişkin hükümler içermez. Aynı zamanda taraf ülkenin şu yükümlülükleri üstlenmesini öngörür:
-
Sınır güvenliği mekanizmalarının güçlendirilmesi
-
Göçmen kaçakçılığı ile ceza hukuku düzeyinde mücadele edilmesi
-
Yargı iş birliği süreçlerinin geliştirilmesi
-
Uluslararası koruma başvurularının etkin biçimde yönetilmesi
Bu bağlamda Türkiye’nin göçmen kaçakçılığıyla mücadele politikaları, AB mevzuatı ve uluslararası hukuk normlarıyla uyumlu hale getirilmiştir.
III. GÖÇMEN KAÇAKÇILIĞINA KARŞI TÜRKİYE’DE YASAL VE İDARİ ÖNLEMLER
A. Yasal Önlemler
-
TCK m.79 çerçevesinde cezai yaptırımlar
-
6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK)
-
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun örgütlü suçlara ilişkin maddeleri
-
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu kapsamında kaçak göçmen taşıyan araçların trafikten men edilmesi
B. İdari Uygulamalar
-
Göç İdaresi Başkanlığı’nın oluşturulması
-
Geri gönderme merkezlerinin inşa edilmesi
-
Sahil Güvenlik ve Jandarma Komutanlıklarına özel görevler verilmesi
-
Sınır gözetleme sistemlerinin (ASELSAN ve EUROSUR destekli) kurulması
-
AB mali destek fonları (IPA-II kapsamında) ile kapasite artırımı
IV. ULUSLARARASI HUKUK BAĞLAMINDA SORUMLULUK
A. Uluslararası Mülteci Hukuku
Türkiye, 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne coğrafi sınırlama ile taraf olup, yalnızca Avrupa’dan gelen mültecilere mülteci statüsü vermektedir. Bu bağlamda geri kabul uygulamaları, mülteci haklarının korunması ile çelişmemelidir.
B. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)
AİHS madde 3’e göre, bir bireyin hayatına veya insanlık dışı muameleye maruz kalacağı bir ülkeye sınır dışı edilmesi yasaktır. Geri kabul anlaşmaları bu prensibe aykırı şekilde uygulanmamalıdır.
AİHM Kararı – Hirsi Jamaa v. İtalya (2012): İtalya’nın, Afrika’dan gelen göçmenleri Libya’ya topluca iade etmesi insan hakları ihlali olarak kabul edilmiştir.
V. ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
-
AB ile eşit sorumluluğa dayalı yük paylaşımı sağlanmalıdır.
-
Göçmen kaçakçılığı ile mücadelede sadece cezalandırma değil, önleme politikaları da geliştirilmelidir.
-
Uluslararası koruma başvuru süreçleri hızlandırılmalı, geri kabul prosedürleri ile çelişmemelidir.
-
Sivil toplum kuruluşlarının sürece dahil edilmesi sağlanmalıdır.
-
AB fonlarının daha şeffaf ve insan hakları odaklı kullanımı denetlenmelidir.
SONUÇ
Türkiye ile AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması, sadece bir iade mekanizması değil; göçmen kaçakçılığıyla bütüncül bir mücadeleyi de içeren kapsamlı bir iş birliğidir. Türkiye’nin yükümlülüğü, yalnızca kaçak göçmenlerin iadesini değil; aynı zamanda sınır güvenliğinin artırılması, ceza mevzuatının uyumlaştırılması ve temel insan haklarının gözetilmesini de kapsamaktadır.
Ancak bu süreçte, göçmen kaçakçılığıyla mücadele politikalarının insan hakları, ceza hukuku ilkeleri ve uluslararası mülteci hukukuyla uyumlu olması büyük önem taşır. Türkiye’nin bu alandaki uygulamalarını sürekli gözden geçirmesi, hem ulusal hukuk düzenine hem de uluslararası yükümlülüklere saygının gereğidir.