İnşaat veya Yıkım Faaliyetlerinde Emniyet Kurallarına Uymama Suçu
1. Giriş
İnşaat ve yıkım faaliyetleri, doğası gereği yüksek risk taşıyan işlerdir. Bu tür faaliyetlerde yalnızca işçiler değil, çevrede yaşayan insanlar, komşu binalar ve kamusal alanlar da risk altındadır. Bu nedenle, hem iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı hem de Türk Ceza Kanunu bu faaliyetlere ilişkin özel düzenlemeler getirmiştir.
TCK m. 176, “İnşaat veya yıkımla ilgili emniyet kurallarına uymama” suçunu düzenleyerek, bu alanda gerekli güvenlik önlemlerini almayan, işaretlemeleri yapmayan, koruyucu tedbirleri uygulamayan kişi veya kurumları cezai sorumluluk altına sokar.
Bu makalede, suçun unsurları, AİHM ve Yargıtay içtihatları, güncel sorunlar ve çözüm önerileri detaylı olarak ele alınacaktır.
2. Hukuki Dayanak – TCK m. 176
TCK 176/1 uyarınca:
“İnşaat veya yıkım işlerinde, kanun veya yetkili makamlarca alınması gerekli görülen emniyet tedbirlerini almayan kişi cezalandırılır.”
Bu hükümle korunan hukuki değerler:
-
İnsan hayatı ve vücut bütünlüğü
-
Mal güvenliği
-
Kamu güvenliği
3. Suçun Unsurları
3.1. Fail
-
İşveren
-
Şantiye şefi
-
Mühendis
-
Müteahhit
-
Belediye veya ilgili kamu görevlileri
3.2. Mağdur
Toplumun tüm bireyleri mağdur olabilir; özellikle inşaat alanında çalışanlar ve yakın çevrede yaşayan kişiler doğrudan risk altındadır.
3.3. Maddi Unsur
-
Emniyet tedbirlerinin hiç alınmaması,
-
Eksik veya yanlış alınması,
-
Mevcut önlemlerin zamanında yenilenmemesi veya kaldırılması.
3.4. Manevi Unsur
Genellikle taksir (ihmal, dikkatsizlik) söz konusudur. Ancak bilerek ve isteyerek güvenlik önlemlerini almamak “doğrudan kast” kapsamında değerlendirilebilir.
4. AİHM Perspektifi
AİHM, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmamasını, devletin yaşam hakkını koruma yükümlülüğü kapsamında değerlendirmektedir.
-
Öneryıldız / Türkiye (2004) kararında, gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmaması sonucu meydana gelen toplu ölüm olayında Türkiye mahkûm edilmiş, devletin pozitif yükümlülüğünü ihlal ettiği belirtilmiştir.
-
Keenan / Birleşik Krallık (2001) kararında ise, riskli ortamlarda güvenlik önlemlerinin alınmamasının yaşam hakkı ihlali olabileceği vurgulanmıştır.
Bu bakış açısı, inşaat ve yıkım işlerinde emniyet kurallarına uyulmaması durumunda da geçerlidir.
5. Yargıtay Karar Örnekleri
-
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2013/7893 E., 2014/2019 K.
Bir inşaatta gerekli korkuluk ve güvenlik ağlarının kurulmaması sonucu işçinin düşerek yaralanması olayında müteahhit ve şantiye şefi asli kusurlu bulunmuştur -
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2019/13414 E., 2022/9386 K.
Yıkım sırasında çevredeki binalara zarar verilmesi ve güvenlik şeritlerinin çekilmemesi nedeniyle sanıkların TCK 176 kapsamında cezalandırılmasına karar verilmiştir -
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2017/10546 E., 2019/6583 K.
İnşaat alanında güvenlik bariyerlerinin yetersiz olması nedeniyle küçük bir çocuğun düşerek yaralanması olayında belediye yetkililerinin de sorumlu olduğu belirtilmiştir
6. Günümüzde Karşılaşılan Sorunlar
-
Şantiye Güvenlik Eksikliği: Uyarı levhalarının eksik olması, korkulukların olmaması.
-
Yıkım Alanlarının Açık Bırakılması: Çevredeki yayaların yaralanma riskinin artması.
-
Kayıt Dışı Çalışanlar: İş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin verilmemesi.
-
Denetim Yetersizliği: Belediyeler ve Çalışma Bakanlığı tarafından yeterli kontrol yapılmaması.
7. Cezai Sonuçlar
TCK 176’ya göre, bu suçun cezası 3 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır.
Eğer olay ölüm veya yaralanmaya sebep olursa, ayrıca TCK 85 (taksirle öldürme) veya TCK 89 (taksirle yaralama) hükümleri uygulanır.
8. Önleme ve İyi Uygulamalar
-
Şantiye Güvenlik Planları: Her proje için risk analizi ve önlem listesi oluşturulmalı.
-
Zorunlu Eğitim: İşçilere düzenli olarak iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmeli.
-
Teknolojik Önlemler: Kamera izleme, sensörlü uyarı sistemleri kullanılmalı.
-
Sıkı Denetim: Belediyeler ve Bakanlık düzenli kontrol yapmalı.
9. Sonuç
İnşaat veya yıkım işlerinde güvenlik önlemlerinin alınmaması, yalnızca hukuki bir ihlal değil, aynı zamanda ciddi insan hakları ihlalidir. Yargıtay kararları, bu konuda hem özel sektör hem de kamu görevlilerinin sorumluluğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. AİHM içtihatları ise, devletin bu alandaki denetim görevini açıkça vurgulamaktadır.
Toplum güvenliği açısından, işverenler, müteahhitler ve kamu otoriteleri bu konuda azami hassasiyet göstermelidir.