Single Blog Title

This is a single blog caption
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi binası Strasbourg

AİHM Başvurularında İç Hukuk Yollarının Tüketilmesi Zorunluluğu

Giriş

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvurunun temel kabul edilebilirlik şartlarından biri, iç hukuk yollarının tüketilmesidir. Bu ilke, yalnızca AİHS’nin 35. maddesinde düzenlenmekle kalmayıp, uluslararası hukukun genel olarak kabul edilen kurallarından biri olarak da öne çıkar. Mahkemenin ikincil (subsidiarite) rolünün doğal sonucu olan bu kural, öncelikle ulusal mahkemelere ihlalleri giderme fırsatı tanımayı amaçlamaktadır.

İç Hukuk Yollarının Tüketilmesi Kuralının Hukuki Dayanağı

AİHS’nin 35. maddesi açıkça, başvurunun yapılabilmesi için iç hukuk yollarının tüketilmesini öngörmektedir. Bu düzenleme, uluslararası teamül hukukunda da yerleşmiş bir ilkedir. Uluslararası Adalet Divanı’nın Interhandel (İsviçre/ABD, 1959) kararında da vurgulandığı üzere, iç hukuk yollarına başvurma zorunluluğu devletlerin egemenlik hakkının bir parçası olarak görülmektedir.

Aynı kural, diğer uluslararası insan hakları belgelerinde de yer almaktadır:

  • Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (Madde 41),

  • Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi (Madde 46),

  • Afrika İnsan ve Halkların Hakları Şartı (Madde 50).

Dolayısıyla iç hukuk yollarını tüketme şartı, evrensel nitelikte kabul edilmektedir.

Kuralın Amacı

Bu ilkenin temel amacı, öncelikle ulusal makamların ve yargı organlarının iddia edilen ihlali inceleme ve giderme fırsatına sahip olmasıdır. AİHM’in görevi, ulusal mahkemeler tarafından yeterince giderilemeyen ihlallerin denetimini yapmaktır.

Mahkeme içtihatlarında da belirtildiği gibi, bu kural AİHS’nin ikincil koruma mekanizması olmasının doğal sonucudur. Örneğin, Selmouni/Fransa ve Kudła/Polonya kararlarında, iç hukuk yollarını tüketme ilkesinin sistemin ayrılmaz bir parçası olduğu vurgulanmıştır.

Kuralın Uygulanması

1. Esneklik

AİHM, bu kuralı “altın kural” olarak tanımlamış ve aşırı şekilciliğe yol açmadan uygulanması gerektiğini belirtmiştir. Örneğin, ulusal yargı organları tarafından etkili kabul edilmeyen bir yolun başvurucuya dayatılması, gereksiz bir formalizm olarak görülmektedir.

2. İç Hukuk Kurallarına ve Sınırlarına  Riayet Etme

Başvurucular, iç hukukta öngörülen usullere uygun şekilde başvuru yapmalıdır. Usul hataları nedeniyle iç hukuk yolunun reddedilmesi durumunda AİHM, başvuruyu kabul edilemez sayabilmektedir. Ancak ulusal mahkemenin esasa girerek karar vermesi halinde, bu kural yerine getirilmiş kabul edilir.

3. Birden Fazla Hukuk Yolunun Varlığı

Birden fazla etkili yol mevcutsa, başvurucunun bunlardan yalnızca birini tüketmesi yeterlidir. Aynı amaca hizmet eden paralel yolların tamamının tüketilmesi zorunlu değildir.

4. Şikâyetin Özü İtibariyle İleri Sürülmüş Olması

Başvurucuların şikâyetlerini iç hukukta en azından öz itibarıyla dile getirmesi gerekir. AİHM, yalnızca Sözleşme maddelerine açık atıf yapılmasını değil, benzer hukuki dayanaklarla ulusal makamların ihlali incelemesine imkân tanınmasını yeterli görmektedir.

5. Varlığı ve Uygunluğu

Başvurucular yalnızca etkili, erişilebilir ve makul başarı ihtimali olan hukuk yollarını tüketmekle yükümlüdür. Olağanüstü veya belirsiz süreli yollar, genel kural olarak zorunlu sayılmaz. Bu nedenle, örneğin yeniden yargılama talebi veya olağanüstü kanun yolları her zaman tüketilmesi gereken yollar arasında değildir.

6. Kullanılabilirliği ve Etkililiği

İç hukuk yolları sadece teoride değil, pratikte de erişilebilir ve etkili olmalıdır. Ulusal yüksek mahkemelerin içtihatlarındaki belirsizlikler, başvurucular açısından yolun etkili olup olmadığını tartışmalı hale getirebilir.

Örneğin, tutukluluk hali sona ermiş bir başvurucu, yine de koşullardan şikâyet ediyorsa, etkili bir tazmin yolu mevcutsa o yola başvurmak zorundadır. Ayrıca Mahkeme, yalnızca mevzuatta öngörülen resmi yolları değil, başvurucunun kişisel koşulları ile ulusal hukuki ve siyasi ortamı da dikkate alarak değerlendirme yapmaktadır.

Bu noktada, AİHM şu ilkeyi benimser: Başvurucu, makul ölçüler içinde tüm gerekli girişimleri yapmış olmalıdır. Aksi takdirde tüketilmesi gereken yolların kullanılmadığına karar verilebilir. Ayrıca, başvurucunun davalı devletin yargı yetkisi dışında yaşaması, genel kural olarak bu yükümlülüğü ortadan kaldırmaz.

Türkiye ve Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvurusu

Türkiye bakımından, 2012 yılından itibaren Anayasa Mahkemesi bireysel başvurusu etkili bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla AİHM’e başvuru yapılmadan önce AYM’nin bireysel başvuru yolunun tüketilmesi zorunludur. Ancak AYM’nin görev alanına girmeyen konularda bu yolun tüketilmesi şart değildir.

Sonuç

İç hukuk yollarının tüketilmesi, AİHM başvurularının temelini oluşturan ve uluslararası hukukun da kabul ettiği bir zorunluluktur. Bu kural, öncelikle ulusal makamların ihlali incelemesine imkân tanır ve Mahkeme’nin ikincil niteliğini pekiştirir.

Bununla birlikte AİHM, bu kuralı mutlak bir şekilcilikle değil, esnek ve hakkaniyetli biçimde uygular. Kullanılabilirlik, etkililik ve pratik erişilebilirlik ölçütleri gözetilir. Ayrıca idari pratik, orantısız engeller veya etkisiz yolların varlığı halinde başvurucuların yükümlülüğü ortadan kalkar.

Sonuç olarak, başvurucular için önemli olan, iç hukuk yollarını tüketme yükümlülüğünü makul ölçüde yerine getirmek ve ulusal yargıya ihlali telafi etme fırsatını tanımaktır. Bu hem kabul edilebilirlik kriterinin yerine getirilmesini hem de AİHM sürecinde başvurunun güçlü bir temele dayanmasını sağlar.

Hukuk Fakültesi Öğrencisi Sevgi Demirtaş

Leave a Reply

Open chat
Avukata İhtiyacım var
Merhaba
Hukuki Sorunuz nedir ?
Call Now Button